21 Mart 2011 Pazartesi

Panik atak kişisinin kalkınma planı:)



Yeni bir hafta, belki de düşüncelerimin, ruh halimin olumlu yönde değişmesi açısından bir başlangıç... Dün bu saatlerde ekşi sözlükte acaba hangi antidepresanın yan etkisi en azdır diye kendi çapımda araştırmalar yaparken, acaba psikoloğum Sibel Hanım'a danışıp bir psikiyatra mı gitmeliyim diye kafamda kurarken, neden sürekli kendimle didişiyorum diye kendimi sorgularken, bu sabah içim darala darala, kalp atışım tavan yapa yapa gittiğim EMDR seansından, içim huzur dolmuş olarak ayrıldım. Bu EMDR cidden çok faydalı birşey zannımca, ya da EMDR'nin dışında hiç tanımadığım bir insanın benimle ilgili gerçekleri birkaç cümlemden yakalayıp çatçat yüzüme söyleyip beni şaşırtıyor olması, kendi kendime kapattığım kapılarımı açmam için bana ışık tutması, kendi açımdan umut verici. Enteresan ama umut verici. Herşey benim aklımda bitiyor biliyorum. O "sıkışıyor" dediğim yerlerimde bitiyor; kalbimde, başımda, midemde, yüzümde...Ama onları yönlendiren şey ne; benim kendisine rahat batan küçük beynim. Etrafımdaki hiç kimseden ne bir eksik ne bir fazla derdim var. Herkesin türlü derdi var, belki benimkiler bana önemli, belki onlarınkiler onlara önemli. Ama önemli olan bunları aşabilecek güce, iradeye sahip olduğumuzun farkına varmak değil mi? Ben bunu fark etmek istiyorum. "Yalnızken güvende değilim, sürekli panik atak yaşıyorum, hayatımda şu olmazsa dünyanın sonu olur, ben güçsüzüm" modundan çıkıp "Hayır kardeşim, aslanlar, kaplanlar gibiyim, ben neler atlattım, bunlar ne ki, panik atak da neymiş, heheyt!!" moduna girmek istiyorum. Keşke bana bir sihirli değnek değse ve dese ki "Bak kardeş, bir daha daralıyorum, bunalıyorum dersen ağzını burnunu kırarım, hatta daha kötüsünü yapar önüne geçmişte yaşadıklarını gösteren bir ayna koyarım". Bakalım bakalım o zaman paniğin "p"si, güçsüzlüğün "g"si kalır mı hayatımda. Bunu yani kabullenme haleti ruhiyesine erişebilmeyi canı gönülden istiyorum. Bir ödevim var şimdi benim. Sonra belki unuturum diye, şimdi burada yapıcam kendisini. İyi ve kötü yönlerimi yazıcam, kendimde kızdığım ve takdir ettiğim şeyleri. Artık ne kadar objektif olabilirim bilemiyorum ama insan en çok da kendisine karşı acımasız değil midir zaten? Başlayalım bakalım:

Bence iyi olan, aferin bana dediğim yönlerim şunlar ola:
*Merhametliyim. Fazlası zarar farkındayım ama yine de çok insancıl bir yön bence bu. Acıma duygum, empati kurabilme yeteneğim oldukça çoktur. İnsanlara elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım. Yani bu durumda yardımseverim de diyebilirim.
*Açıkszölüyümdür. İçimde hiç birşeyin kalıp beni acıtmasını sevmem. Dangalak değilimdir ama lafımı sakınmam.
*Cesurumdur. İnsanların korktukları kişilerle genellikle iyi ilişkiler içindeyimdir. Hatta bazen haddimi aştığım da olur aslında.
* Her ne olursa olsun güçlü durmaya çalışırım. Yaşadığım acıları, kaybettiğim insanları ve onların ardından ayakta kalışımı düşünmek bana cesaret verir. (Evet en çok bunu farkında olmam lazım.)
*İnsanlarla aram iyidir, huysuzluk yapmam, kapris hiç yapmam, yapanı da sevmem, uyumluyumdur.
*Sabretmeyi öğrenmek için en azından çaba gösteririm.
*Bekletmeyi hiç sevmem, dakik bir insanımdır.
*Haksızlığa tahammül edemem ve hakkım varsa da sonuna kadar ararım.Adilimdir.
*Dürüstümdür, öyle alengirli işleri, yalanı dolanı sevmem, korkarım. İnsanları acıtmaktan, kırmaktan tırsarım.
*Sır tutabilirim, laf taşımam, ara bozmam.
*Canım tatlı değildir. Öyle iğneden, kandan vs.'den korkmam.
*Bonkörümdür. Bende var olan bir şeyi ihtiyacı olan bir yakınımdan sakınmam.
*Şükretmeyi bilirim, dua ederim, ne olursa olsun şanslı bir insan olduğumu düşünürüm.
*İyi bir arkadaş, iyi bir evlat, iyi bir kardeş ve iyi bir sevgili olduğumu düşünürüm. (Hayır megaloman değilim.)
*"Açık sözlülüğünü ve bazı durumlarda keskin tavır sergilemeni seviyorum." sevgilim aynen böyle dedi biraz önce mesajında.


Bence boktan olan düşündükçe de kendi kendime "iyi bok yiyosun" dedirten yönlerim de şöyle ola:
*Çok tez canlıyım. Sabretmeyi öğrenmeye çalışıyorum evet ama kafama koyduğum birşey varsa hemen olmasını, yapılacak bir iş varsa hemen yapmayı isterim.
*Tahammülsüzüm. Hemencik sinirlenirim. Sinirim saman alevi gibidir, hemen söner ama sinirli olduğum sürece yanıma yaklaşılmaz. Kendime hakim olamadığım, ağzımdan çıkanı kulağımın duymadığı zamanlar olur.
*Kıskancım. Ayı yavrusunu severek öldürürmüş ya ben de sevdiğim adamı sevgimle öldürmemek için kendimi zor tutarım. Kafamda kurarım, sorular sorarım kendime, onun adına cevaplar veririm, cevaplar kafama yatarsa susarım, yatmazsa cıngar çıkarırım. Nitekim sevgilimi kimseyle paylaşamam her normal insan gibi.
*Kendimi fazlaca dinler, negatife bağlarım. Pireyi deve yapmakta üstüme yoktur. Bir yerim ağrısa ölücem sanırım ama aslında herşey normaldir. Önce kendimi kandırır, inandırır, sonra da kendimi teselli ederim. Negatifliğimi kolay kolay yenemem. Hemen heyecanlanır, panik yaparım. Kendim ve başkaları için fazlaca endişelenirim. Bu da beni mutsuzluğa sürükler.(Berbat bir özellik:S))
*İşime gelmeyen hiç birşeyi canım yapmak istemez.. Bu durumda dürüst geçinen ben, bir sürü yalan söyleyebilirim. Hatta içimden gelmeyen birşeyi yapmak zorundaysam kendi kendime bilinçsizce panik atak bile geçirtebiliyorum. Yani illa ki dış faktörler tetiklemiyor bunu.
*Sevdiklerimi kaybetmekten çok korkarım. Hayatımdaki en büyük korkum budur. Belki de bunun yalnız kalma korkusuyla direkt bir bağlantısı vardır. Ama ailemden birisinin ya da sevgilimin hayatımdan gitme  ihtimalini düşünmek bile kalbimin sıkışmasına yeter. (En kötüsü şu sıralar bu sanırım.)
*Tepkisizimdir. Birisi birşey anlatınca çoğu zaman benden beklenen olumlu ya da olumsuz tepkiyi veremem, donar kalırım, bu da ruhsuzmuşum gibi algılanabilir.
*Burcumdan (akrep) mıdır nedir bilmem ama beni tanımayan insanlar bakışlarımdan hoşlanmazlar genelde. Oysa ki kötü gözle de bakmam kimseye. Ama tanıdıktan sonra fikirleri değişir Allahtan. Ha bu arada çok mu önemlidir benim için ne düşündükleri, hayır tabii ki.
*Obsesifimdir. Saçma sapan takıntılarım vardır, özellikle tertip düzen konularında.
*Başladığım bir işi bitirene kadar paranoyak olurum. Yarım bırakamam, bitirene kadar tüm enerjimi harcarım. Bitiremezsem dünyanın en mutsuz insanı olabilirim.
*"Kendini değersiz hissettiğin zamanları ve bu anda sarfettiğin cümleleri sevmiyorum." bunu da sevgilim söyledi mesajında biraz önce.

Gelelim kendimce kendimi değerlendirmeye ve eleştirmeye ve kendime tavsiye vermeye:
Ben kötü bir insan değilim. Kalbim temiz ama dışarısı kurtlar sofrası olduğundan mütevellit biraz çakal olabilmekte fayda var. En azından kendimi koruyabilecek durumda olduğumu, kimseye muhtaç olmadığım fikrini aklıma yazabilmekte fayda var. Kıskançlık duygumun törpülenmesi lazım, durduk yere paranoya yapmamayı öğrenebilmem lazım. Merhamet, iyi niyet, iyi hoş da insanların bu iyi niyeti su istimal etmesine izin vermemek lazım. Babam, dayım, halam, ananem öldüğünde ölmediğim, yaşamaya devam ettiğim hesaba katılarak kimsenin ölümüyle ölmeyeceğimi hayatın bir şekilde devam edeceğini aklımın bir köşesine yazmam lazım. Bir gün sevgilimle ayrılırsak bununla da ölmeyeceğimi unutmamam lazım. Takıntılarımın, sabırsızlığımın bana sadece mutsuzluk getirdiğini, başka da hiç birşey katmadığını fark etmem lazım. Kimseye muhtaç olmadan yaşayabildiğim, istediğim giyeceği, yiyeceği alabildiğim, elim ayağım tuttuğu, sağlıklı bir insan olduğum, yalnız olmadığım, bir ailem, arkadaşlarım, sevdiceğim olduğu için daha fazla şükretmem lazım. Her derdin bir çaresi olduğunu, ölümün de aslında bir son olmadığını, en önemli şeyin umutlu ve pozitif olmak olduğunu anlayabilmem lazım. Gücümün farkında olmam, aciz, kötü kalpli bir insan olmadığım için kendimi şanslı saymam lazım. Kendim ya da bir yakınım rahatsızlandığında soğukkanlılığımı koruyabilmem, panik yapmamayı, hemen en kötüsünü düşünmemeyi öğrenmem lazım. Daha dirençli olmam, hemen yılmamam, sebatlı olmam lazım. Kendimi seviyorum ama kendi değerimi yeterince bilmiyorum sanırım ve bunu büyük bir hata olarak görüyorum aslında. O yüzden kendimin farkına varabilmem ve her ne olursa olsun önce "BEN"  demeyi en azından denemem ve kendime yazık etmemem lazım.

Bu aslında bir günah çıkarma, kendime itiraflar silsilesi gibi birşey oldu. Bilerek, isteyerek geçirmiyorum kötü anları, bunalımları, panik atakları. Ama öğreniyorum, öğretiliyorum ve öğrenmek istiyorum bu hissiyattan tamamen nasıl kurtulacağımı. Hiçbir zaman ezik bir insan olmadım ben. Hep güçlü durmaya çalıştım. "Çok sorumluluğum var benim." cümlesinin bana ağırlık değil, aslında övünç kaynağı olmasını istiyorum. Çünkü sonuçta demek ki sadece kendimi değil başka insanları da mutlu etmek için uğraşabiliyorum ve bunun için de gücüm var. Hiç kimsenin ve hiç birşeyin ve en çok da kendimin, beni mutsuz etmesine, eşek olan benim aklıma karpuz kabuğu düşürmesine, güçsüz bırakmasına, yaşama sevincimi ve hayallerimi elimden almasına izin vermemeliyim. Ve bunun için, kendime söz veriyorum, en azından çabalayacağım ve herşeye rağmen hayatımı öylesine değil, olanca anlamıyla devam ettireceğim ve bir daha beni yerden yere vuran, gerçek yaşamdan alıkoyan bir panik atak yaşamayacağım. Bu yazı da bana kapak olsun. Ağzından emziği alınmış küçük bir bebek gibi aciz hissettiğim zamanlarda bu yazıyı okuyayım ki bana tokat olsun.
(Bu yazıyı yazarken çok mu huzur içindeyim, hayır değilim. Yanımda annem (bu havada) üşüyorum, başım ağrıyor, tansiyonumu ölç modunda televizyon izliyor ama gayet doğal bir şekilde karşılamaya çalışıyorum bu durumu. Ne demiştim: Olumlu düşün, olumlu düşün!!! Kötü birşey olmayacak. Olacaksa da bunun olup olmaması benim elimde değil!...Ayrıca araya sıkıştırmazsam olmaz, sevdiceğin gelmesine de hala 57 gün var ve zaman çok yavaş geçiyor. Ama herşey çok güzel olacak sonunda...)
Bundan sonra herşey güllük gülistanlık mı olacak? Hayır, ama en azından, en boktan hissettiğim zamanlarda açıp açıp okuyacağım bu yazımı ve kendimi bir an önce toparlamaya çalışacağım. Neyse... yazdıkça kafam karışıyor sanırım:)
İyi haftalar, iyi geceler:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder