1 Mart 2011 Salı

sütten çıkmış ak olmayan kaşık.

Hiçbirimiz sütten çıkmış ak kaşık değiliz, kabul edelim. Haa öyle olduğunu iddia eden varsa beri gelsin, ders versin, kanat falan taksın hatta. Hatalar yapıyoruz, isteyerek ya da istemeden kalpler kırıyoruz, küfür diyoruz, isyan ediyoruz. Bir yandan iyi birer insan olmaya çalışırken bir yandan kendi egolarımızın kurbanı oluyoruz. Yok, bugün başıma birşey falan gelmedi, hatta ekstra iyi bir insan modundayım şu sıralar. Bana takılan "cadaloz" maskesini bir yerlerde unuttum ya da kaybettim çoktan sanırım. Sesim soluğum çıkmıyor. Sütten çıkmış ak kaşık değil belki ama süt dökmüş kedi olmuş olabilirim. Kimseye laf yetiştirecek, insanlarla ağız dalaşına girecek, kendimi savunacak ya da savunmak zorunda bırakacak bir şey yapacak enerjim yok. Tüm sevinçlerimi, içimdeki tüm iyi kötü hissiyatı erteliyorum uygun bir vakte. Belki de kendimi hem fiziksel hem ruhsal olarak Mayıs'a kurduğum için, o zamana saklıyorumdur. Kendimle uğraşmaktan, sadece kendi istediğim şeyleri yapmaktan, benim canım istediğinde benim istediğim insanlarla bir arada olmaktan mutlu gibiyim. Sevdicek gelince de sadece ikimizin olduğu bir dünyada yaşasak yine aynı derecede hatta şu ankinden çok daha fazla mutlu olabilirim. Sevdiceğin hep dediği gibi insanın kendini iyi hissetmesi için illa ki sürekli koloni halinde birileriyle birşeyler yapıyor olması gerekmiyor. 2 aydan fazladır çoğunlukla yalnız olan şu bünyemin öğrendiği şey budur.
Ne diyordum...sütten çıkmış ak kaşık değiliz... Yine de önemli olan niyet. İyi niyet. Saflık derecesinde olmadığı sürece, sahip olduğumuz iyi niyeti kaybetmemeliyiz diye düşünüyorum. Hepimizin içinde bir melek bir de şeytan var. Şeytana uymayıp ota boka bulaşmadığımız sürece içler rahat, hayat da güzel.
Birşeyler yazmak istiyordum ve bunlar çıktı bilgisayarın başına oturunca. Hayat aynı, beklemeye devam. Saatin tıktık sesi bile beynimde yankılanıyor sanki artık. Haftaya sevdiceği görücem. Ya sonra...sonra 2 buçuk ay daha beklemeye devam. Kendime yine yeni uğraşlar edinicem. Sanki bir maç yapıyoruz da ilk yarısı haftaya bitecekmiş gibi hissediyorum. Yılbaşında aldığım sevgili dopingine ayın 12sinde bir yenisini daha ekleyip ben de yenileneceğim.
Çalıştığım yerde kaos var yaklaşık 1 haftadır. Günde sadece birkaç saatim orada geçiyor olsa da, herşeyden uzak durmaya çalışsam da, yine de geriliyorum. Hiçbiri sütten çıkmış ak kaşık olmayan (aynı benim gibi) arkadaşlarımın birbirleriyle halledemediği her ne sorunları varsa bir an önce halletmelerini umuyorum. Evimde bulduğum huzuru orada da bulmak istiyorum. Bazı insanlar vardır hani bir ortamdan eksildikleri zaman orası bomboş anlamsız kalmış gibi olur. İşte benim sevdiceğim öyle bir insan. Kendisini çok sevdiğim için böyle söylemiyorum. Gerçekten öyle bir insan olduğu için söylüyorum bunu. (yazar burada tamamen objektiftir.) Şimdi o yok ya, iş yerinde konuştuğum birkaç kişi eğer o burada olsaydı böyle olmazdı diyor. Gerçekten de olmazdı. Onun öylece hiçbirşey yapmadan sadece durması, pozitifliği, hatta bazen bazılarının hoşuna gitmese bile "hallederiz"ciliği bile bazı şeylerin yolunda gitmesine yetiyor çünkü. Yani kısacası sevdicek gelince sadece benim hayatımın değil çalıştığım dört duvarın da neşesi yerine gelecek.
Sonuç: sonuç yok. kimse sütten çıkmış ak kaşık gibi davranmasın işte. kızım sana diyorum, gelinim sen anla.
Şarkısı da şu olsun bu postun: http://www.youtube.com/watch?v=VrHT7KsDfII
Hıh bu da resmi işte. Böyle miyiz? Değiliz!

İyi geceler:)

2 yorum:

  1. kötülükde iyilikde eşit oranda içimizde,hangisini daha çok ortaya çıkarmaya çalışıyorsak tamda o'yuz bizde . . .

    YanıtlaSil
  2. doğru tabii.hep iyi olabilsek ve kalabilsek keşke.

    YanıtlaSil