13 Ağustos 2010 Cuma

yarım kalan bişeyler var...

Yine bi şarkı sözü ve bununla beraber hatırlananlar..hiç haz etmem yarım kalmayı da bırakmayı da..bi de hevesimin kursağımda kalmasından nefret ederim..yani oturursun, günlerce düşünür  hayal kurarsın, plan yaparsın, düşündükçe motive olursun ayrıca da, sonra pat, alakasız, tepeden inme bişey olur, oturursun oturduğun yerde, öylece kalakalırsın..bu durum insanı hayal kurmaktan da soğutur, plan yapmaktan da, kalbinin böcüünü öldürür bir anda...çok başıma gelmiştir, sakınsam da hala gelir..insanın korktuğu şey başına gelir, sakındığı göze de çöp batarmış ya o misal:S hayattan soğutur, hayal etmekten, heveslenmekten soğutur...bir keresinde, üniversitedeydim o zamanlar(M.Ö) ankaradaydım..şubat tatili için antalyaya gelmeyi o kadar çok istemiştim ki..ne güzel eğlenecektim, bissürü planlarım vardı, vs. ilk dönem boyunca beni tek motive eden, gaza getiren şey bu olmuştu okula gidip gelirken..sooora tam tatile 2 gün kala ablam zatürre olarak ankaraya geldi..durumu o kadar kötüydü ki tam 18 gün benim refakatimle hastanede yattı..daha doğrusu yattık..benim planlar, hayaller, hevesler suya düştü..hiç unutmam o zamanki hislerimi, kapak olmuştur bana "hayal kurmak senin neyine" diye:S daha öncesi ve sonrası da var tabii hayal kırıklığı deneyimlerimin...mesela, sene 99, bişey bayramıydı ama ne olduğunu hatırlamıyorum..babam çok hastaydı ama ööle grip falan zannediyoduk ailecek kendisi de dahil...bayram tatili bitti, ben yine okul vesilesiyle ankaraya döndüm..bikaç gün sonra annem babamı doktora götürmüş zorla ve lenf kanseri olduğu ortaya çıkmış..akşam annem aradı, durumu anlattı, babama söyleyememiş..ama sabah seni hastaneye götürücem test falan yaptırmaya diye ikna etmiş...o gece kahroldum..ankaradaki ablamla konuşup sabah antalyaya gelmek üzere bilet ayarladık..hatta eskişehirde sevgilim vardı, gece o geldi ankaraya yanıma, ev arkadaşımla beraber sabaha kadar avuttular beni...sanırım sabah da sınavım mı vardı bişey vardı işte o yüzden akşamdan gidememiştim..sooora sabah okula gittim..hatırlıyorum zorunlu türkçe dersi vardı anfide (anfideki tek dersimiz oydu zaten ama inkılap da olabilir). derste çok durgundum..saat 9 civarı kendi kendime "bişey oldu" dedim ve hatta arkadaşıma not yazdım, şu an bişey oldu, içimden bişey koptu diye..çok ilginç...nasıl bi 6. hisse...ders bitti servise bindim eve gidiyorum..baktım bizim antalyadan komşu arıyo cep telefonumdan...elim ayağım titredi, içim ürperdi..."hemen gelmeniz lazım ablanla" dedi..."babama noldu" demişim...babam hastaneye gitmek üzere sabah erkenden kalkıp hazırlanmış ve tam ayakkabılarını giyecekken evin kapısında fenalaşmış ve kaybetmişiz...yıkım..büyük yıkım...işte hayalleri böyle böyle yıkılıyor insanın.."kapı gibi adam" dediğin adam, hayatının en büyük aşkı, yakışıklılığına hayran olduğun, ve en sevdiği kızı olduğumu bildiğim için her nazımı geçirebildiğim adam ayakkabılarını giyecekken orada öylece yığılıp kalıyor annemin kollarında..ha bu arada ben boktan bi ders yüzünden bi gece önce yanına gidip görememişken son kez canlı haliyle...sonra...sonrası antalyaya gelinir, akrabalar, ağlamalar, kendini kaybetmeler, avunmalar, avutmalar ve benim için ve tüm aile için bir devrin sona ermesi...ve 2 hafta sonra bambaşka kanadı kırılmış, yıkılmış ve artık hayatının geri kalanında çıkarmamak üzere zırhını giyinmiş, kuşanmış yeni bir insan evladı bendeniz kaldığı yerden hayatına, okuluna devam eder...bakıyorum 11 sene olmuş yarım kalalı...içimde, kalbimde o koca taş hala aynı yerde ama, hiç yerinden oynamadı...şimdi dinleyemem bazı şarkıları bu yüzden, mesela "bana bir masal anlat baba" cümlesini duyduğum an gözümden sanki orada bekliyormuş gibi bi yaş iniverir..ya da barış mançonun "gül bebeğim: sen cennete uçtun ama..." hatta çocuk şarkısı "bir küçücük aslancık varmış " bile dinleyemem...ööölee hatırlar, üzülürüm..bu en büyük yarım kalmışlığın ardından da bissürü ufak tefek (tabii bunu yanında manasız olduğu için ufak tefek) kırılma vardır içimde...ben ilişkileri hep yarım kalmış olarak görürüm mesela...bittiği zaman hep yaşanmamış bişeyler daha vardır mutlaka...ve biten her ilişkimin er ya da geç bi şekilde bi ikinci roundu olmuştur bu yüzden..enteresan..yani tanrım bana nedense yarım kalanları tamamlama şansı verir:) şimdi aslında bissürü şey yazacaktım ama babamı hatırlayınca yine  amaaaan başka da önemli bişey yokmuş ki moduna geçtim birden, canım yazmak istemedi nedense..oysa ki yaşarken, yarım kalırken, hayali yıkılınca, hevesi kırılınca nasıl da mutsuz oluyor insan bir anda, o anda...bak şimdi mesela birden önemsizleşti hepsi birden..bu sefer olmazsa bi daha ki sefere nasılsa olur avuntusu geldi içime...çünkü kendi kendime yaramı deştim durduk yere...bu da babama gelsin o zaman...

Bana bir masal anlat baba
İçinde denizler balıklar
Yağmurla kar olsun
Güneşle ay
Baba bir masal anlat bana
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun
Şekerle bal
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde burası olsun...
Yine de hayal kurmak güzel galiba...çoğu zaman korkudan kuramasam da...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder