16 Ağustos 2010 Pazartesi

sorumluluklar...zorunluluklar...

ne sıkıcı, ne yorucudur sorumluluklar...insanın iliğini kemiğini kuruturlar...yerine getirme süreci de en bayık kısmıdır..insanın enerjisini alır götürür, hayata konsantrasyonunu bozar hatta..en azından benim için durum böyle...yapmam gereken o kadar çok şey var ki:S yetişemiyorum bazen...halim yetmiyor, elim kolum bağlanıyor, içimden gelmiyor..sadece zorunda olduğum için yapıyorum ve bu bana hiç zevk vermiyor...hiç sevmem ben istemediğim şeyleri yapmayı ya da yapmak zorunda bırakılmayı...eğer kaçabileceğime dair bi ışık görürsem bin takla atar, tek ayağımın üstünde bin yalan da söylerim hatta...çünkü bişey bana zevk vermeyecekse, aksine beni kasvete boğup sıkıntıya sokacaksa niye yapıyım? tabii bu söylediğim arkadaşlarla yapılması muhtemel planlarla ya da iş yerinde zaman zaman üstüme yüklenmeye çalışılan görevlerle ilgili..haa arkadaşlarımı da işimi de çok severim o ayrı...ama benim dünyadan koptuğum zamanlar vardır...canım hiiiiiç bişey yapmak istemez, sadece eve ve kendime konsantre bi şekilde kapanırım (orta derece depresyonmuş bu)...işte o zamanlar çıkar bu kaçma daha doğrusu sıyrılma duygum da...onun dışında dünyevi hayatın getirdiği sorumluluk ve zorunluluklar istemesem de sevmesem de kabulümdür...çok yüküm var benim omuzlarımda, öyle böyle değil...bazen komik geliyo bana içimde bulunduğum durumu düşününce, bazen de oturup ağlayasım geliyo....etraftakilerle konuşunca içimden diyorum koyun can, kasap et derdinde diye, sonra ağzımı açmasam daha iyi düşünüyorum ki iyi de yapıyorum zannımca...gerek yok yani içini sermeye..bilen biliyo zaten ki onlar da iyi ki varlar hayatımda...hatta bunları buraya yazmam da çok gereksiz bi hareket gibi geldi şimdi...yazının sonu da böylece gelmiş oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder