30 Kasım 2010 Salı

sana gitme demeyeceğim ama o değil de gitme!

Kanadım kırılacak gibi sanki sen gidince, elim ayağım tutmayacak ve düşeceğim yere, kaldıran da olmayacak, yerlerde sürüneceğim sen gelene kadar...işte tam da böyle hissediyorum...göğsünde, boynunda salya sümük olma sebebim de bu...hayatımdan kimse gitmedi mi, gitti elbet..ben kimsenin hayatından gitmedim mi, onu da yaptım evet ama herşey kötü giderken, hiç umut yokken, çekilmez hale gelmişken yaşananlar geride kaldım ya da geride bıraktım hep...bir sebebi, bir anlamı vardı ayrılıkların da, öyle olması gerekiyordu, oldu....Ama şimdi, manasızca seni gitmeye mecbur bırakan ve benim de burada senden mahrum olmama sebep olan ve kim bilir belki günlerce, aylarca sesini bile duyamayacağım, senden haber bile alamayacağım bu zorunlu ayrılık belimi büküyor, hevesimi kırıyor, gözümdeki ışığı söndürüyor...her geçen gün senin de yüzüne yerleşen umutsuzluğu, dudaklarını büzmeni, yaşama sevincinin azalmasını, enerjinin yavaş yavaş düşmesini görmek içimi acıtıyor, elimi kolumu bağlıyor...sana doyamamışken, yaşadığımız şehrin sınırları içinde göğsümüzü gere gere elele tutuşup yürüyememişken, beraberce bir kışı geçirememişken, karda üşümemişken, gitmek istediğimiz yerlere gidememişken daha bir de "aman insanlar anlamasın" baskısıyla seni uçağa bindirirken bile doya doya ağlamaktan acizken, yıllar sonra ilk defa hayal kurmaya başlamışken seninle, ben gerçekten sen olmadan ne yapacağımı bilemez haldeyim...sadece kendini düşünüyorsun diye geçirme içinden sakın..senin orada neler yapacağını da düşünmüyor değilim...ama sen bulunduğu ortama kolayca adapte olabilen, havada karada arkadaş edinebilen, insanlara tahammülü olan, kendini her şekilde mutlu etmeyi bilen bir yapıya sahip olduğun için belki orada bile huzuru bulabileceksin...hatta belki değil bence kesinlikle eğlenceli bir deneyim olacaktır senin için...yeni insanlar tanımış, bol anı biriktirmiş bir insan olarak da geri döneceksin hayırlısıyla...yine kendime döneyim...yerlerde sürüneceğim sen gelene kadar dedim ama sürünmeyeceğimi biliyoruz elbette..bu sadece işin hissiyat kısmı...hayat devam edecek; hergün işe gidilecek, işten dönülecek, arada eş dostla görüşülecek, belli bir süre sonra belki senden gelecek bir telefon beklenecek vs vs....ama sanki bir yanım eksik olacak, aklım sende, kalbim seninle olacak...ilk başlarda herşey daha da zor olacak benim için ki biliyorsun 14ünde yanımda da olamayacaksın...bir başıma kalıcam, aynen senden önce olduğu gibi...sayende hafifleyen yüklerim de tekrar omzuma binecek ve "nerde kalmıştık" diyerek gördüğüm rüyadan çat diye uyanıcam..sanırım işte en çok da bu durumu istemediğim için zor geliyor bu ayrılık...
Başka şeyler de var aklımda dönüşünle ilgili...onlar için de kaygılarım, soru işaretlerim, endişelerim var hayallerin yanı sıra...belki başka bir zaman da onları anlatırım...içimdekiler böyle, tam da tahmin edebileceğin gibi...

bu şarkı da bugün omzunda ağlarken çalıyordu fonda...sana gelsin... http://fizy.com/#s/1fk31a

Gidiyor ellerin , gidiyor sesin ,gidiyor nefesim 
Ama hepsinden önce sen gidiyorsun 

Gidiyor yarınım ,gidiyor evvelim ,yaşamım sebebim gidiyor 
Ama hepsinden önce sen gidiyorsun 

Kalıyor yastığıma sinmiş kokun 
Kalıyor sevişmelerimizin son şahidi 
Sen gidiyorsun 

Gitmek tüm kalanları yanında götürmekmiş 
Ben bilmem ,sen bilirsin elbet 
Sen gidiyorsun 

Dur! dur! gitme bir bakış borcun var bana son gidişinden 
Vur, kır, parcala sen kazan bu aşkı ama 
Bırak benim olsun harcanacak son kursunlar 
Sen yaz , sen oyna kalan tüm perdeleri ama 
Bırak benim olsun bize dair bütün alkışlar

29 Kasım 2010 Pazartesi

böyleyken böyle...

İnişli çıkışlı ruh halleri içindeyim....Mutluluk-mutsuzluk, huzur-huzursuzluk, rahatlık-rahatsızlık, vs. hepsini gün içinde değişik anlarda hissediyorum ilginç bir şekilde...alışığım bu hallerime, çevremdekiler de alışık neyse ki kimse yadırgamıyor...
Sevdiceğin gitmesine 10 gün kaldı...düşündükçe boğazıma, kalbime bir yumru otuyor, nefes alamayacak gibi oluyorum...yani bir an geliyor, nasıl olacak, günler nasıl geçecek, nasıl alışıcam bilemiyorum....sonra diyorum ki kendime sayılı gün çabuk geçer..hani çocuklar kandırılır ya "yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz şunu yapıcaz" diye, ben de öyle avutuyorum kendimi "işe gidicez gelicez çalışıcaz yaz gelicek sevdicek de gelicek" diye...ama yine de zor tabi benim için...neredeyse 7 aydır her allahın günü beraberiz, iş yerinde, evde, dışarda, tatilde, gece gündüz...ne biliyim işte zor yani...çok şey var içimde ama yazamıyorum, konuşamıyorum..yazdıkça, konuştukça kendimi daha da üzecekmişim gibi geliyor, sonra içime atmanın daha da zor olduğunu hatırlıyorum...ama yakında yazıcam sanırım, hatta hüznümü kusucam...işte..böyleyken böyle...
Yeni bir hafta daha başlıyor...geçen hafta çoook sıkıntılıydım nedense...hatta bikaç kişiyi boğazlamadığım için kendilerini şanslı bile hissetsinler ki neyse geçti gitti..umarım huzurlu, mutlu ve çabuk bitmeyen bir hafta olur (çünkü sevdiceğim gidecek ya) ve en başta bahsettiğim hissiyatların sadece olumlu olanlarıyla dolu olur...
İyi haftalar...

23 Kasım 2010 Salı

salya-sümük haller...

Sabahtan beri aklımda eve gelip bişeyler yazmak varken, başlamak üzere bilgisayarın başına oturup boş boş ekrana bakıp tırnak yemek çok salakça..sanırım bunamaya başladım erkenden ya da ne anlatacağımı, nasıl anlatacağımı toparlayamıyorum kafamda..sayfayı sürekli yenile yapıp duruyorum mal mal sanki ilham gelecekmiş gibi...7 gün mal gibi yatmış olmaktan mıdır, bir de bunu üstüne günlerden pazartesi olmasından mıdır, yoksa 9 saat uyuyup semirmiş olmamdan mıdır bilemem günüm gayet enerjisiz ve de sönük geçti...ha ben biliyorum sebepler arasında yine dolunayın bünyemdeki negatif etkisi de var tabii ki...

Birkaç ay önce 500 Days of Summer diye bir film izlemiştim...filmde Expectations vs Reality diye bir bölüm vardı..aklımda kaç gündür o sahneler var...beklentilerim ya da yaşamak istediklerimle yaşamakta olduğum gerçekler birbirinden o kadar farklı ki ve ne yazık ki ikisini birbirine yaklaştırmak için bile elimden hiçbir şey gelmiyor...belki bir gün herşey benim istediğim gibi olur, belki birgün ben de herşeyi kendi istediğim için/gibi  yaşarım diye umutlanmaktan başka birşey yok elimde avucumda..ve umutlarımın sürekli olarak umut halinde kaldığını, gerçeğe bir türlü dönüşemediğini görmek yaşama sevincimi azaltıyor, umutlarım, hayallerim bir bir içimde kalan uktelere dönüşüyor..anlatamadığım, konuşamadığım çok şey var içimde..istemediğimden değil anlaşılamayacağımı, kimsenin kendini benim yerime koyamayacağını ve benim gibi düşünemeyeceğini bildiğim için anlatasım da gelmiyor zaten...sağolsunlar elbette ki dertleştiğim 1-2 insan ve sevdicek var etrafımda ama hepsiyle de yaşadığımız hayat, sorumluluklarımız, zorunluluklarımız, beklentilerimiz, bulunduğumuz konum o kadar farklı ki onlara da hak veriyorum beni teselli etmek için "evet negzel senin de zor tabii durumun ama sen güçlü bi insansın, hem bak şuyun var buyun var şükret" dedikleri zaman..ne desinler ki, ne bekliyorum ki zaten..benim yerimde olmadıkları için, her sabah gözlerini açtıklarında aynı evde yaşadıkları ve onları doğuran insan için endişelenmek, her adımlarını o insana göre atmak zorunda olmadıkları için onları suçlayamam ki... biliyorum ki benim iyiliğimi istiyorlar ama ben onlar gibi kuşlar, böcekler, hayat, yaşamak ne güzel, haydi kırlara koşalım modunda olamıyorum her zaman...ha olmak istemez miyim? isterim tabii ki kim istemez ki ama işte herkes aynı şartlar altında yarışmıyor...bazen hayat bazı insanlara torpil yapıyor...kıskanıyor muyum? evet.

Anlaşıldığı üzere bendeniz bugün gayet depresif, umutsuz ve iş yerinde de çok yorulduğum için enerjisiz moddayım...böyle olunca da kendi kendimi sağlığımdan da ediyorum, bir baş dönmesi ve ağrısı musallat oluyor anlamsızca...aklımda yine acıklı, ağlamaklı, sümüklü şarkılar var..ışın karacayı ağzını açtığında kafam içine sığacakmış gibi geldiği ve çok çığırdığı için hiç haz etmem ama arka arkaya Tutunamadım dinliyorum 1 saattir falan ama sırf 1 dizesi için "Tutunamadım, doğduğum şehirlere"...evet, ara sıra tutunamıyorum hiçbir yere, elim kayıyor hayattan düşecekmiş gibi oluyorum ama sonra birşey ya da birisi tutup çekiyor, kurtarıyor beni...şanslı bir insanım ya Allah beni yerden yere çarpmıyor çok şükür...ama yine de diyorum ki keşke hayattan beklentilerim ve yaşamakta olduğum gerçekler bu kadar çakışmasa, birazcık bari örtüşse birbiriyle..sanırım o zaman daha mutlu, daha rahat hareket edebilen bir insan olurdum...o günler de gelir elbet...

hayatımın şarkılarından biri...  http://fizy.com/#s/16o70y


Hey you, out there in the cold
Getting lonely, getting old 
Can you feel me?
Hey you, standing in the aisles
With itchy feet and fading smiles 
Can you feel me?
Hey you, don't help them to bury the light
Don't give in without a fight.

Hey you, out there on your own
Sitting naked by the phone 
Would you touch me?
Hey you, with your ear against the wall
Waiting for someone to call out 
Would you touch me?
Hey you, would you help me to carry the stone?
OPEN YOUR HEART, I'M COMING HOME.


But it was only fantasy.
The wall was too high, 
As you can see.
No matter how he tried, 
He could not break free.
And the worms ate into his brain.

Hey you, out there on the road
always doing what you're told, 
Can you help me?
Hey you, out there beyond the wall,
Breaking bottles in the hall, 
Can you help me?
Hey you, don't tell me there's no hope at all
TOGETHER WE STAND, DIVIDED WE FALL...


İyi geceler...

18 Kasım 2010 Perşembe

cenin pozisyonu almak?

* her türlü yüksek sese maruz kalmaktan nefret ediyorum.
* bana laf sokulmasından nefret ediyorum.
* gerçekten "tatil" olmayan tatillerden hoşlanmıyorum.
* insanları mutlu etmeye çalışırken mutsuz olmaktan ve çabalarımın boşa gitmesinden nefret ediyorum.
* zorunlu ayrılıklardan nefret ediyorum.
* tatile gitmek amaçlı değilse, erken kalkmaktan nefret ediyorum.
* kafa karıştırmayı ve kafamın karıştırılmasını hiç sevmiyorum.
* hayat felsefesi "saldım çayıra mevlam kayıra" olan insanları sevmiyorum, sevmeme sebebim kıskançlık da olabilir.
* bana sürekli ahkam kesmeye çalışan insanları bir kaşık suda boğasım geliyor.
* mutlu olmayı bilmeyen, her daim suratı asık olan mutsuz insanlarla bir arada olmayı sevmiyorum.
* şu anda, burada, manasızca ve zorunlu bir şekilde bulunuyor olduğum için daralıyorum.
şu anın ve sağımda, solumda oturan insanların karşına geçip uzanıp cenin pozisyonu alsam bana bir huzur verirler mi acaba bir süre sadece sessizlikte tek başıma kalmak istediğimi anlayıp?
nitekim az kaldı "yangın var" diye bağırıcam a dostlar...bi susun!

dedi ki...

dedi ki, ben ailenin en şanslısıymışım en küçüğü olduğum için...iyi bi işim varmış, istediğim zaman tatil yapabiliyormuşum, annemle beraber yaşıyormuşum, birsürü iyi arkadaşım varmış, sıkılacak vaktim yokmuş, "canım istediğinde" koca boşama lüksüm varmış, "çok iyi" para kazanıyormuşum, yediğim önümde yemediğim arkamdaymış, çoluğum çocuğum yokmuş, sorumluluğum yokmuş...yazık diyorum başka da bişey demiyorum..bütün bunların varlığının ya da yokluğunun benim ailenin en küçük kızı olmamla ne alakası var bi anlayabilsem...içi beni dışı seni yakar...
hiç güleceğim yoktu yeminle...hahay...nerde benim buzlu bademim?

15 Kasım 2010 Pazartesi

bayram öncesi Külkedisi...


Bayram öncesi, geç kalkılmış, işe gidilmemiş, temizlikçi abla bu hafta gelemediği için deliler gibi temizlik yapılmış, sadece sigara almak için dışarı çıkılmış, bol bol sevdicek düşünülmüş, özlenmiş hatta kokusu burunda tütmüş bir gün...aslında manasız bir gün...ne zamandır temizlik yapmamıştım ve temizlik yapmanın kafamı nasıl boşalttığını, bana terapi gibi geldiğini unutmuşum. Bugün 4 saat süreyle bunu hatırlamam ve bu zaman zarfında hiçbir şey düşünmediğimi, dert etmediğimi fark etmem güzel oldu. Böyle de psikopat bir insanım işte, elimdeki elektrik süpürgesinden, toz bezinden ve viledadan zevk alabilen, içine Külkedisi kaçmış bir insanım...

Dün, üniversiteden bir arkadaşım buraya geldi annesi ve kocasıyla birlikte.Gündüz ve gece 2 seans halinde onlarlaydık F ile...Aradan onca yıl geçmiş ve son görüşmemizden beri 4 yıldan fazla olmuş olmasına rağmen hala aynı şeylere gülüyor olabilmek, hayatlarımızı kaldığı yerden özet geçmek ve geleceğe dair görüşme buluşma planları yapmak güzel...Yalnız bir şey var bize büyüdüğümüzü, artık üniversite yıllarındaki umarsız delidolu insanlar olmadığımızı hatırlatan; artık eskisi gibi kahkahalar atamıyoruz...Hepimizin omzuna çökmüş hayatın ağırlığı...yine de yerine yenilerini çok da koyamadığımız eski dostlarla bir arada olmak, konuşmak, hatırlamak güzel...

Sevdicek, ailesinin yanına gitti bayram dolayısıyla...ben de onu özlemekle meşgulüm bir yandan...aslında 20 gün sonra başlayacak 6 aylık yokluğuna prova yapıyorum sanki...gerçi o zaman bir müddet telefon kullanamayacağı için sesini bile duyamayacağım ama herşeye alışıldığı gibi buna da alışacağız artık..sonuçta yapacak birşey yoksa kabullenmekten başka seçenek de kalmıyor sanırım...bekleyeceğiz, göreceğiz birlikte olamadığımız günlerin nasıl geçeceğini ve inşallah ayrı yerlerde aynı planları yapıyor, aynı hayalleri kuruyor olacağız sonrası için, sonramız için...

Şu sıralar para pul sorunlarımı dert eder oldum...kafamda sürekli hesap kitap yapıyorum. İnsan ne kadar çok para kazanırsa o kadar çok gideri mi oluyor bunu anlamaya çalışıyorum ve acaba ben para harcama konusunda nerede hata yapıyorum diye hayıflanıyorum..Tabii "amaaaan tek derdimiz para olsun, yeter ki gönüllerimiz hoş olsun" moduna da giriyorum arada ama yok yani...dert edilecek boyuta gelmiş durumda benim bütçe, acilen birşeyler yapmam, durumu düzeltmem lazım...yoksa bu gidişin sonu son değil...ha öte yandan "daha ne kadar fazla çalışabilirim ki?" sorusunu da sormuyor değilim kendime...neyse can sıkıcı bir konu ve yazdıkça da içim daralıyor...

Yarın bayram. Geçen bayramı Ankara'daki ablamın yanında geçirmiştim, bu bayramı da buradaki ablamın yanında geçireceğim...yine aile saadeti, yine gezme tozma yok yani...ama yine de iyidir bayramlar benim gözümde.."ayyy bayramlar ne sıkıcı" vs diyen insanlara da kızıyorum ayrıca...sonuçta sevdiğin insanlarla olursun bir şekilde ya da olamıyorsan da sevdiğin birşeyler yaparsın tatil olduğu için, haa hiçbir şey yapamıyorsan evinde oturur kafa dinlersin...yani her halükarda sıradan günlerden daha iyidir...tabii geçen bayramı da aile eşrafıyla birlikte geçirdiğim için gönül isterdi ki şöyle güzel bir yere gideyim sevdicekle ve arkadaşlarımla, kafamı dinliyeyim, vereyim enerjiyi toprağa...ama elimde olmayan sebeplerden dolayı olamadı...inşallah gelecek seneye, önceden yapılmış planlarla, eğlenceli bayramlar geçirebilirim..nitekim evde yapılan her el öpme seremonisi bana daha sabahın ilk saatlerinde babamı hatırlatıyor ve içimi buruyor...öyle ezik büzük oluveriyorum bir anda, bayramın ilk günü de öyle geçiyor...neyse...

Herkes, istediği şekilde ve istediği kişilerle mutlu ve huzurlu bir bayram geçirir umarım, zorunluluktan değil, içten geldiği için yapılır yapılacaklar inşallah...

İyi bayramlar...

9 Kasım 2010 Salı

vesaire vesaire...

2010 yılı 32. ya da 31. her neyse doğum günümü kutlama şenlikleri dün gece saat 01:30 itibarıyla sona ermiş bulunuyor. Sevilen 7-8 arkadaşla hoşbeş, 2 adet doğum günü pastası, birazcık bira, bol gülme krizi, onlarca yeni yaş dileği ve tebriği, ve iğrenç seslerimizle yaptığımız karaokelerle girdim yeni yaşıma...Yapımda ve yayında emeği geçen herkese bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum...Umarım bu yıl geçen yıllardan çok daha güzel olacak...

Bütün yazı kah orada(http://www.olymposorangepension.com/), kah şurada(http://www.thesugarbeachclub.com/) poposunu yere koymadan geçiren bünyem bugün itibarıyla yerinde sabit durmaktan sıkılmaya başladı. 7 gün çalışıyor olmam bir yana gezecek para pul da yok zaten şu sıra. Bundan dolayı da kooooskoca bayram tatilini de çoook yakın bir yerde, ablamın yanında geçireceğim sevdicekten uzak bir şekilde. Gezme olmayacak ama eminim bol bol dinlenme fırsatım olacaktır...Ama benim yine de içimde uzaklara gitme, yeni yerler görme, ya da eskileri tekrar görme, eski arkadaşlarımla buluşma, bol bol çene çalma bir de bissürü alışveriş yapma isteği var...bu aralar hiçbirini yapabilme ihtimalim ve imkanım yok ya ondan olsa gerek bu istekler:S

Uzun zaman sonra akşam evde oturuyorum bugün, sokağa adımımı bile atmadım işten geldiğimden beri..ayağımı uzatıp televizyon izlemeyi, puzzle yapmayı, hatta sürekli "televizyonun sesini kıs" dediğim için annemle didişmeyi bile unutacakmışım nerdeyse..o yüzden 1 günlük evhali molası iyi oldu..oldu olmasına da tam da sıkılmaya başlamamla aynı güne denk gelmesi sıkıntımın daha da artmasına ve sabah olsa da işe gitsek moduna geçmeme birazcık da olsa sebep olmadı değil...

Kasım aynın ilk haftasının bitmesiyle birlikte sevdiceğin de gitmesine 1 aydan daha az bir süre kaldı. O da şu sıralar buralardan gitme, uzaklaşma istekleri, halleri içerisinde..hatta gideceği yerin ve gitmesinin kendisine iyi geleceğini düşünüyor. O daha iyi hissedecekse eğer ben de onunla aynı fikirdeyim. Belki de yenilenmesi için bir fırsat olacak onun için, hayatını düzene sokabilmesi için bir başlangıç olacak. Ve o daha iyi olursa ben de daha iyi olucam..yani belki de bu zorunlu gidiş ona yarayacak, o da bana yarayacak...Daha önce de söylediğim gibi büyük bir boşluk olacak benim için, ben de kendimi işe, güce, eve, spora ve bir iki kankama vereceğim bu arada ve onun gibi ben de yenilenmeyi deneyeceğim...umarım döndüğünde herşey şu ankinden çok daha iyi ve rahat olur ikimiz için...

Sonuç olarak "iyiyim ben hep aynı şeyler işte" ama iyi anlamda...2-3 gündür mutsuz olduğum toplam süre 5 dakikayı geçmez...umutlu olduğum için huzurluyum sanırım...bir de sabırlı olduğum söyleniyor şu sıra, belki de ondan dolayı iyiyimdir...vs.vs...

İyi geceler...

8 Kasım 2010 Pazartesi

doğum günü şeysi:)

Eveeeet bugün benim doğum günüm, sarhoş da değilim yasta da değilim çok şükür...hatta içimde doğum günlerimde senelerdir olmayan manasız bir sevinç var. Oysa ki 32 yaşına giriyor olmanın pek de heyecanlanacak bir yanı olmasa gerek...mutlu başlıyorum yeni yaşıma çünkü sevdiceğim bana en sürprizlisinden mini bir pasta kesme töreni düzenlemiş..ben de ağzım kulaklarımda kestim pastamı, sarıldım boyunlarına sevdicekle ev arkadaşının sonra da ayaklarım kıçıma vura vura geldim evime..gelince de içimdeki neşeyle sarıldım anneciğimin boynuna iyi ki beni doğurmuşsun diye:) en kısa sürede sevdiceğimin aldığı puzzle yapılacak ve yatağımın sağ duvarındaki yerini alacaktır (ben hep sağımdan kalkarım, kalkınca ilk onu göreyim:).

Veee 31 yaşımın bana getirdiklerinden ve benden götürdüklerinden bahsetmek istemiyorum. Pozitif girmek istiyorum yeni yaşıma..hiç dilemediğim kadar dilek diliyorum, ve bir sürü hayal kuruyorum bu gece:) Mesela çok sağlıklı ve huzurlu olayım, ailem ve tüm sevdiğim insanlar da öyle olsun, keyfimiz yerinde olsun yani...bol bol gezeyim, bol bol eğleneyim, içimde sıkıntılar, endişeler, kalp kırıklıkları olmasın, beklenilecekler çabuk dönsün, havalar çok soğumasın, fırtınalar olmasın, enerjim bitmesin, sevdiklerim hep elimin altında, sağımda, solumda, yamacımda olsun..mutlu olayım işte kısacası, çocuklar gibi şen olayım, içim rahat olsun istiyorum 32. yaşta...

O değil de geldim bir yaşın daha sonunaaa şaka maka...kah güldüm, kah eğlendim, kah ağladım, kah sızlandım...kalbimizde sevgi pıtırcıkları, içimizde kelebekler oldukça ne önemi var ki yaşın...

doğum günüm kutlu olsun, yukarıdakilere de selam olsun...

Şu da bana gelsin bu gece,
http://fizy.com/#s/125yik

2 Kasım 2010 Salı

bırak yaa...


İnsan her yeni gün hayattan yeni birşey öğrenirmiş ya güya "Yaa bırak yaa" demek istiyorum bana birşey öğretecek olan hayata (ahanda resimde de prens, rapunzele diyor sanırım bunu)...öğreneceğim herşey öğrendiklerimin tekrarı sanki...gözümü kapatınca hayal kuramamam da bundan olsa gerek...ha gözüm açıkken de kuramıyorum zaten o ayrı...yine klasik haller, hallenmeler...biraz önce pencereden eğilmiş aşağı, yukarı, sağa, sola bakarken buldum kendimi...aklıma bugün yan binanın en üst katından düşen ya da atlayan kız geldi...görmedim ama duydum, bütün mahalle bunu konuşuyor yazık...yaşayanın değeri var mı ki ölenin olsun...sonra iş yerimin eski binası çarptı gözüme..sigara içtiğimiz balkonu, çalıştığımız ofisin yanan ışığını gördüm, sonra o zamanlar en iyi arkadaşım olan şahsiyetsiz şahsiyetin bana ne oyunlar oynadığını, arkamdan ne dolaplar çevirdiğini ve tüm bunları öğrendiğim günleri hatırladım..canım sıkıldı, içeri girdim...


hayat tuhaf diyorum hep, çünkü benim ruhum tuhaf...zor insan, zor kadın ayakları yapmaya gerek yok ama beni anlamak da zor -ki zaten anlamaya çalışan da yok, anlaşılmayı bekleyen de yok ayrıca-...birgün sevdiğim birşeye ("şey"e yalnız, "kişi"ye değil) ertesi gün yabancılaşıyorum ya da nefret ediyorum dediğim birşeyden bir anda haz etmeye başlıyorum..konsantrasyon bozukluğu yaşıyorum, odaklanamıyorum ya da takılıp kalıyorum birşeye saatler, günler boyunca, kafamda doğuruyorum, büyütüyorum, sonra da öldürüyorum herkesten habersiz...sonra da aklımı başıma toplayıp düşünüyorum, bir "yaa bırak yaa" çekiyorum aynaya karşı kendime..."koy g*tüne rahvan gitsin" diyorum bir de üstüne...nev-i şahsına münhasır bir insanım azizim, herkes gibi..kim kime benziyor ki zaten...benzemesin de.

postu saat 6 civarı yazmaya başlayıp yarım bırakmıştım...şimdi okudum da böyle bir isyankar çıkmış sesim,  aman yanlış anlaşılmasın kimseye, hiçbir şeye bir tavrım yok, hatta benim zaten bir tavrım da yok...sitemim de yok istemim de yok, kimseyle bir alıp veremediğim de yok, hatta bugün herkesi seviyorum bile...benim rapunzel olasım var bugün sadece....kuleden kurtarılmayı bekliyorum, pis cadı prensimi kandırıyor, ben çöllere düşüyorum, kör prensim beni buluyor, gözyaşlarım gözlerine akıyor, prensim görmeye başlıyor ve sonra arkamızdan "and they lived happily ever after" diyorlar bugün...aman da aman...


vallahi birşey de içmedim, bu doğal kafam...şöyle güzelce içip kafayı bulmayalı da çok oldu zaten...ama bugün ortamı olsa içilirmiş sanki, hatta çok da eğlenirmişim gibi geliyor....aman ben böyle der der yine içemem, hemen midem bulanır zaten..neyse içememek de güzel hem...
şu an karar verdim, dümdüz bir insanım ben...herkes kadar salak, herkes kadar akıllıyım...ha ama bu postun sonu nereye gidecek onu kestiremiyorum şu an...neyse, şu an mutluyum...kısacası galiba bugün de mutluydum...saçmalama sebebim bugün de bu olsun...(herşeye bir sebebim vardı ya hani)
iyi geceler...
bugün tarafımdan hep bu şarkı dinlendi http://fizy.com/#s/18gfaj