31 Ağustos 2010 Salı

hayatta güzel şeyler, güzel insanlar da var...negzel:)

Ben negatif bi insan değilim.Gerçi şu ana kadar yazdıklarıma bakılırsa öyleymişim gibi görünüyor olabilir ama gerçekten değilim.Sadece laflardan, sözlerden, gün içinde yaşanan gereksiz bi takım olaylardan, negatif insanlardan, kötü gözlerden çabucak etkileniyorum.Yıldızım düşük napıyım:S Hemen yüzüm düşünüyor, enerjim oracıkta bitiveriyor ve tek hayalim, tek isteğim uyumak oluyor.Ama farkettim şu birkaç gündür, insanın enerjik, hayat dolu, sevgi pıtırcığı arkadaşları olunca, pms yaşamakta olsa bile o şahsiyet, günleri güzel geçebiliyor, hayatta uyumaktan daha eğlenceli anların olduğunun farkına varabiliyormuş.Ha şimdi bu benim dengesiz psikolojimin depresiflikten çıkıp manik haline geçmiş durumları da olabilir, bilemem ama şunu söyleyebilirim ki yazın başından beri beni hiç boş bırakmayan süpermen arkadaşlarımı çok seviyorum.İyi ki varlar. Şu bunalımda olmam gereken günleri bile sayelerinde gülüp eğlenerek, en önemlisi de düşünmeyerek geçirebiliyorum.Demiştim ya Tanrım beni seviyor, hiçbir konuda yalnız, güçsüz bırakmıyor.

Bunun dışında, uzuuuun bir yazın neredeyse sonuna geldik.Geçirdiğim en hareketli yazlardan biriydi.Tüm boş vaktimi tatil yaparak geçirmiş olmanın huzuru ve mutluluğu var içimde.Şimdi ise işe de gitmeyeceğim bi 3 hafta önümde.Bu 3 hafta içinde yapmak istediğim değişiklikler var hayatımda, kendim için, çevremdekiler için bazı isteklerim var.Allah biliyor ya en çok istediğim de 2 şey var.Birincisi; umarım Ekim ayına gürültüsüz patırtısız olaysız bi şekilde tek soyadlı bir şahsiyet olarak girerim ve hayatımda yeni bir başlangıç yapabilirim. İkincisi; canım ciğerim olan bir şahsiyet, hayatta en çok istediği şeye bu Çarşamba günü kavuşur, ikinci kez hayal kırıklığına uğramaz ve yüzü hep güler. Ayrıca,tabii ki ailemin, arkadaşlarımın hep mutlu olmasını da istiyorum.
Evet biliyorum ben iyi bi insanım:P Güzel olmayıp şeytan tüyü olan, bazen negatif olsam da genelde 4 ayağımın üstüne düşen, bakışlarımla insanları rahatsız etsem de yine de sıcak kanlı olan iyi bi insanım...

Hem zaten en çok hangi "Özlü Söz"ü kullanmıştım bu hafta: İyi bi insan olsam ekime, olmasam sikime kadar!
İyi geceler...
http://www.dailymotion.com/video/xekja_athena-yasamak-varya_music

26 Ağustos 2010 Perşembe

God loves me but...

Allah beni sever evet biliyorum.Buna şu 31buçuk senelik hayatımda binlerce kere şahit oldum, yaşadım, önümde karanlıktan başka hiç bir şey göremediğim zamanlarda hep bir ışık, bir yol göstermiştir bana, şükürler olsun.Ama işte ama'sı var. Hayatıma bakıyorum, nereyi, kimi tutsam elimde kalıyor ne yazık ki.Hep bir trajedi, hep bir şanssızlık hikayesi.Geçmiş, bugün, gelecek hepsi birbirine karışmış sanki.Çocukluğumu da hayal meyal hatırlarım ben, nedense de hatıralarım arasında baş köşede hep kötü olanlar vardır.Ailemi düşünürüm sonra, ölenleri, hayatta kalanları, hayatta kalanların ellerinde kalanları.Hayatıma girenleri düşünürüm, gidenleri, kalanları, hep var olacak olanları.Şükretmeyi, yetinmeyi bilirim aslında diyorum ya hep yolum açılır benim tam kapanacakken, en umutsuz zamanımda da bi umut ışığı belirir.Ama, ama işte bilemiyorum.Mutsuz olmayı sevmiyorum, istemiyorum.Ama elimde değil işte.Tüm kainat benim omuzlarımda bir yük sanki.Sanki ben olmasam ailemdeki hiç kimse hayatlarını sürdüremeyecek. Bu, kendimi bi bok zannetmemden değil gerçekten öyle olduğundan.Dibe vurup ölmeyi istediğim zamanları biliyorum.Sonra da öyle hissettiğim için "Allahım nolur benim bu isteklerimi kaale alma" diye yalvarıp böyle düşünmeye tövbe ettiğim zamanları.Her daim kendimle çelişki içindeyim ben, anlaşılacağı üzere dengesiz bi bünyem var.Fena bi durumla karşılaşınca, o durum hiç bitmeyecekmiş gibi gelir ya insana bende bu süreç biraz uzun sürüyor sanırım, hemencecik sürünme moduna geçiyorum, toparlanmam zaman alıyor.Ya da tam tersi oluyor; on dakika dibe vurup onbirinci dakikada bişeyin ya da birinin beni gazlamasıyla kuşlar böcekler moduna geri dönüş yapabiliyorum.
Şimdi bunları niye yazdım.Aslında yazının başında kafamda bir sürü şey vardı gönlümü kabartan, beni ağlama derecesine getiren..ama farkettim o kadar çoklar ki hangi birini yazsam, hangi birinden başlasam bilemedim.Böylece saçma sapan, karmakarışık bişey yazmış oldum.Ben biliyorum ya ne demek istediğimi, ne yaşadığımı, ne farkeder...Kıçımıza buzlu badem sokmuyoruz, orası kesin...

Vega - Elimde Değil

Bazen her şey bir şarkıyla başlar...
http://fizy.com/#s/12ets8

Bir senin gözler beni anlar; elimde değil 
Görür görmez deliren ihtiyaçlar; elimde değil 
Düşerken son bir kez yalana; benimsin benim 
Yalansan yalanı severim elimde değil 
Gitme nolur gitme,itirazlar elimde değil 
Yalnızım,yalnızız,yalnızlıklar elimde değil 
Düşerken son bir kez yalana benimsin benim 
Yalansan;yalanı severim elimde değil... 
Yüzü suyu hürmetine bir gel aşkın 
Içimde bir rüzgar essin 
Bu gece doldum,bu gece taştım 
Adımı yüzüme söylersin 
Gel kollarına bir gel aşkın 
Içimde bir rüzgar essin 
Geceme doldun,geceme taştın 
Güzelsin ah güzelsin 
Gözlerinden sızan karanlıklar umrumda değil 
Ne şimdi ne sonra ne boşluklar umrumda değil 
Düşerken son bir kez yalana benimsin benim 
Yalansan yalanı severim elimde değil 
Yüzü suyu hürmetine bir gel aşkın 
İçimde bir rüzgar essin 
Bu gece doldum,bu gece taştım 
Adımı yüzüme söylersin 
Gel kollarına bir gel aşkın 
İçimde bir rüzgar essin 
Geceme doldun,geceme taştın 
Güzelsin ah güzelsin 
Gitme nolur gitme,itirazlar elimde değil 
Yalnızım,yalnızız,yalnızlıklar elimde değil 
Düşerken son bir kez yalana benimsin benim 
Yalansan yalanı severim elimde değil... 
Dizime başını düşür uyu 
Saçlarım yüzünde gezsin 
Geceler uzun geceler boyu 
Ben yorgun sen güzelsin 
Dizime başını düşür uyu 
Korkular içimden aksın gitsin 
Geceler uzun geceler boyu 
Ben yorgun sen güzelsin...güzelsin...güzelsin...

"why does it always rain on me???"

http://fizy.com/#s/1lv3i0

Sevmeye yeteneksiziz demişti Teoman ben de mutlu olmaya yeteneksizim demek istiyorum.Hatta mutsuzlukla, hevesin kursakta kalmasıyla, yarıda kalmakla, yetememekle ilgili bi ton cümle sıralamak istiyorum şu an.Ama enerjim yok sanırım.Şöyle özetliyim: Sıradan ama keyifli geçen uzun bi günün ardından eve gelinir, yemek yenir, anneyle hoş beş yapılır, sonra sevilen bi dostun evine gidilir kakara kikiri yapılır, sohbet edilir, günün stresini attım, oh ne ala ben şimdi mışıl mışıl uyurum düşünceleriyle serdar ortaçtan "kara kedi gireceğimize aramıza seni şöyle alalım otur yakınımıza" dinlenerek salak bi gülümsemeyle eve gelinir, evde suratını asmış, kendini de doldurmuş, çemkirmeye hazır bir anne kapıyı açar, ne oldu diye sorulunca arka arkaya akşamları bari evde olunmamasıyla ilgili bin bir sitemi bin bir ah işitilir, iyice dellenmesin diye laf da söylenemez sadece yatağına uğurlanır, sonra da Allahım ben hiç mi iyi bişey yapmıyorum, hiç mi faydam dokunmuyo anama diye bi suçluluk duygusu, bi burukluk kaplar insanın içini, psikolojisi zaten her an bozulmaya meyilli olduğu için bi anda huzurdan sıkıntıya döner, sonra da kendini blog yazamaya çalışırken bulur. İşte mutsuzluk bu gece budur.
ps. kendime teselli: en azından psikolojimi bozacak bi anneciğim var, olmayanlar napsın?

25 Ağustos 2010 Çarşamba

bir bilenin hafta sonu rehberi.

Bayılıyorum şu hafta sonlarına tabii yapılacak güzel aktiviteler varsa...ben yaşadım ve gördüm o 2 güncüğün, hatta yaz dolayısıyla cuma günü saat 19:00da başlayıp pazar gecesi saat 12:00de sona ermesiyle takriben 53 saate tekabül eden, sonra insanın gerçek dünyada prensesten kül kedisine, seyahat edilen aracın da bal kabağına dönmesiyle ve gidilen yerden sonra "welcome to the jungle ya da real world" diye hayıflanılarak sona eren o 2 güncüğün süper geçmesi için neler lazım:
1. Öncelikle nereye gidileceğine en geç çarşamba gününden karar verilmeli ki haftanın en yorucu günleri olan perşembe ve cuma çabuk geçsin, bi amaç olsun, motive olacak bi bahane olsun.
2. En eğlenilecek arkadaşlar gaza getirmek suretiyle organize edilip nasıl ne zaman gidileceğine karar verilir.
3. Gerekli maddi manevi hazırlıklar yapılır, ziyaret edilecek yerdeki arkadaşlar günde 55 kere aranarak taciz edilmek suretiyle rezervasyon olayları ayarlanır.
4. Yolculuğa çıkılacak saatin gelmesi bavul hazırlayarak, uyunarak ve bilumum sıkıcı işler yapılarak beklenir.
5. Yolculuğa çıkılır, ilk benzinlikten yol için abur cubur alınır, yarı uyur yarı uyanık emre aydın ve teoman eşliğinde biraz yorucu ama süper bi yolculuk yapılır.
6. Yolculuk sonrası süper bi sabahta tatil başlar.
7. Mümkünse kliması olan bi odada kalınır, yoksa da vantilatör olmalıdır.
8. Deniz süper ve de süper bi koyda olmalıdır. Bi de yosunlu börtülü böcekli dikenli taşlı olmamalıdır. Öyleymişse de çayırda yürür gibi dangır dungur denize girilmemeli, ayağa diken batmasına karşı dikkatli olunmalıdır.
9. Deniz kenarında en ama en sevilen arkadaşlarla deve güreşi, frizbi gibi bi takım atraksiyonlara girilmeli, kıça başa karınca girme ihtimali göz önünde bulundurularak çayırda çimende kıyıda uyumaya kalkışılmamalıdır.
10. Akşamın bi saatine kadar denizde kalınmamalı, mal gibi yanmamalı, mütemadiyen 50+ faktör roc ya da vichy krem yüze çalınmalıdır.(roc krem giderken evde unutulmamalıdır ayrıyetten)
11. Akşam yemeği öncesi bikaç saat uyunup bünyeye enerji verilmelidir ki akşam-gece-sabaha karşı aktivitelerine güç toplansın.
12. Akşam yemeği sonrası bir miktar geyikten sonra giyinilip kuşanılıp ki çok da şart değil (şort-terlik de olur)saat 9-10 civarı harekete geçilmelidir.
13. Akabinde gelecek (ki kesin bu) mide faaliyetleri düşünülerek bira, şarap ya da tinto içilmemelidir. Onların yerine daha önceden markete sipariş edilen kırmızı elma binboa + redbull tercih edilmelidir ki aman sabahlar olsun, gece yarıda kalmasın.
14. İçme faslı kapalı bi mekan yerine açık havada, mümkünse esen bi yerde ve gürültülü, bol gülmeli, bol fotoğraf çekmeli bi şekilde gerçekleştirilmelidir.
15. Sonra en eğlenceli disko bar ne varsa bir bir girilip çıkılmalı her birinde ayrı ayrı dans edilmeli gündüz ve ayık kafayla yapılamayacak manasız ne hareket varsa hepsi yapılmalıdır.
16. Saat 3buçuk civarı bar-pavyon faslı kapatılmalı çorbacıya gitmeden, kalınan yere dönülmelidir ki sabah karşı denize girilecek bi de güneşin doğuşunu izleyecek enerji ve vakit kalsın.
17. Güneşi doğuşu enerjisizlikten izlenemeyecek olsa da en azından 1milyon tane yıldızı bir arada görmek için sahile gidilmeli en azından 10 dakika öylece gökyüzüne bakılmalıdır.
18. Ruha huzuru verdikten sonra sabah kahvaltısına sadece 4 saat kaldığı hesaba katılarak hemen uyunmalıdır.
19. Sabah kahvaltının akabinde tekrar bi miktar sohbet eşliğinde deniz aktivitesi gerçekleştirilmeli ve daha yol üzerinde gezilecek görülecek çok yer olduğu düşünülerek 2-3 gibi yola çıkılmalıdır.
20. Yol üstünde güzel manzaralı yerlerde durulup fotoğraf çekilmeli, bi daha ne zaman gelicez mantığı güdülerek yakın sayfiye yerleri ziyaret edilmeli, arada da bacaklar açılıp arabada gerilen bünyeler rahatlasın diye bira içmek üzere turistik bi yerde mola verilmeli, saat 1 gibi eve dönüş yapılmalıdır.
Bunların hepsini biiiiir bir yaşadım, test ettim, denedim, gördüm.
Aman hafta sonları bitmesin, aman arkadaşlarım uzağa gitmesin, aman bünyelerde enerji bitmesin:)
İyi geceler:)
http://fizy.com/#s/1ahv5k

17 Ağustos 2010 Salı

Yaşlanınca...


Bir insana acımak günahtır derler ya, yok bana işlemiyor bu.Ben dayanamıyorum zor durumda olan yaşlı bir insan görünce.Hatta insan olması şart değil, yaşlı bir mahlukat olması yeter benim üzülmem, içlenmem için.Ama neden?Nedenini bilmem, vardır muhakkak bilinç altımda bişeyler.Mesela yaşlı bi teyze var bizim iş yerinin orada.Ya ne zaman görsem onu ki haftada en az iki kez görürüm, yanına oturup ağlayasım geliyor.Teyzecik dilenci bir de.Haa dilencilere ailecek karşıyız o ayrı, sonuçta gençse eli ayağı tutuyorsa gitsin çalışsınlar diye düşünüyorum.Ama başka bişey var bu teyzede.İki yeri vardır onun, ikisinden birinde durur.Öyle saçma sapan dualar etmez dilenirken de hatta bazen hiç sesi de çıkmaz.Eli açık öylece oturur, sadece gözlerinin içine bakar insanın.İşte o göz göze geldiğimiz an içim cız eder.Yok mudur bu kadıncağızın çoluğu çocuğu kimi kimsesi?Varsa da nasıl vicdanlara sahiptirler ki zannetmiyorum vicdanlarının olduğunu o kadını o duruma nasıl düşürürler? Aklım almıyor yemin ederim.Hem bir insan nasıl bu kadar yalnız olabilir ki? Yüzünde bin bir çizgi var teyzenin.Kim bilir kimler için çizildi o çizgiler, kimler, neler bıraktı o izleri, o kederleri?Neler çekti, nasıldı, nasıl oldu kim bilir?Sormam, soramam da zaten.Ama eline üç beş kuruş bırakmazsam işlerim yolunda gitmeyecek, kötü bişey olacakmış gibi hisseder asla boş geçmem teyzeyi, yazık ona, belli ki çok yalnız, çok çaresiz...Bir tek o teyze değil, herhangi bir teyze ya da amca ama zor durumda olmak kaydıyla acıtır içimi.Öyle bi içim gider, elini tutup yardım edilecek bişey varsa yardım edesim gelir.Mesela otobüste falan bu teyzelere amcalar yer vermeyenlerin ağzını burnunu kırasım gelir.Yaşlıdır, turp gibi olur, o zaman ben de popomu bile kaldırmam ama iki büklüm, ayakta duramayacak kadar güçsüzse akan sular durur.Bir de sokaktaki hayvanlara ama en çok da yaşlı olanlara acırım.Mesela şu an çok büyük bi pişmanlık içindeyim.Bugün arabayla eve gelirken kırmızı ışıkta durdum.Önümden kocaman yaşlı mı yaşlı, sıcaktan dili bir karış dışarı çıkmış bi köpecik salına salına geçti.Ama hayvanın takati yok belli, bitmiş okey dönüyo modunda.Leyn niye inip ordan bi marketten bi şişe su alıp vermedin ki hayvana diye hayıflanıyorum şimdi. Bi de biz Firdesle işe yürüyerek gidip gelirdik komşuyken. O zamanlar yürüdüğümüz yolda hep bi köpek olurdu güneş manyağı. Allahım kocaman ama top patlasa dönüp bakmaz o kadar halsiz yani.Sonra biz bıraktık yürümeyi ama o yatmayı bırakmadı. Daha geçen seneye kadar aynı yerde aynı pozisyonda yatıyordu. Bigün bi baktım yok, ikinci gün yok, üçüncü gün yok...Yazık orada öylece öldü gitti herhalde..Allah rahmet eylesin.Normalde de korkarım ben öyle koca ve küpesiz köpeklerden ama sokakta ve yaşlı olunca kaçıyo korkum da.Çünkü yaşlanınca çaresizleşiyor canlılar, muhtaç olmaya başlıyor birilerine, bir yalnızlık işliyor sanırım bünyeye.İyiyim deseler de iyi görünseler de o gözleri var ya herşeyi anlatıyor işte.Kolay mı ya yılları hürce, kimseye muhtaç olmadan, enerjiyle, heyecanla yaşa, sonra ellerine bakıyorsun buruşmuş, ayaklarında ağrılar, gözlerinde gizlemeye çalıştığın yaşlar ve eskimiş bir bünye.Gönül neler istiyor onlar bilir tabii ama vücut izin vermiyor ki...Yıllar içindeki çocuğu öldürmüş çoktan, bir bakmışsın huzurlu bir son bekleyen yaşlı bir çocuk olup çıkıvermişsin.Ne yazık, ne acı....O yüzden kimse demesin bana ona acıma buna acıma diye.Acırım kardeşim.Etrafımda, evimde bir sürü yaşlı varlık var, kaybettiğim şimdi yanımda olamayan ama keşke bugünleri de görselerdi dediğim bir sürü yaşlı var, yaşlanmasını göremediğim bir sürü gençler, orta yaşlılar var. Velhasıl yalnız bırakmayalım onları.Biz de yaşlanıcaz birgün, biz de yalnız kalmayalım...

Beni bu gözlerim ele verir.

Evet beni bu gözlerim ele verir, bakabilmeyi bilene tabii.Saklayamam içimdeki neşeyi, sevinci, hüznü, kederi.Bir sırrımı veririm onlara hemen deşifre ederler beni, tutamazlar içimi içlerinde.Gizli saklı bırakmazlar insanda. Ben istemez miyim -miş gibi yapmayı? Sevmiyorken sever, severken sevmez, mutluyken ruhsuz, mutsuzken sevinçliymiş gibi görünmeyi, kendimi açık etmemeyi.Yok ama olmuyor işte, anlıyorlarmış herşeyi...

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Geniş zamanlar yok.

Geniş zamanlar yok 
Boğazımda düğümler 
İzin ver gitsin artık 
Kimsin sen, neyimsin sen? 

Geniş Zamanlar yok 
Hatırla ne kadar güzeldi 
İnanmak bir kaç şeye 
Ne haldeyiz şimdi? 

Yanına kalsın yeter 
Her şey bitsin 
Kalmasın bizden geri hiçbir şey 
Artık bitsin 

Geniş zamanlar yok 
Ve hep bir engel var 
Bir nefes mesafesi 
Uzar gider bitmez yollar. 

Geniş zamanlar yok 
Hiçbir şey değişmez 
Yalanlar güncellenir 
Daha iyi tınlarlar. 

Yanına kalsın yeter 
Her şey bitsin 
Kalmasın bizden geri hiçbir şey 
Artık bitsin


Geniş zamanların olduğunu sandığım zamanları hatırlıyorum.Aslında hafızam çok kuvvetli değildir.Ama bir zamanlar geniş zamanlar vardı yaşanacak.Bunu biliyorum.Zaman kavramını düşününce boğazımda düğümler olmaz,söylenecek cümlelerim, anlatacak hikayelerim, kurulacak hayallerim olurdu.Ama artık geniş zamanlar yok.Zaman akıyor, zaman geçiyor, ben de izin istiyorum artık.Eskiden değildim ama artık yanıma kalmasına da yanına bırakmaya da hazırım, her şeyin bitmesine de.Evet hep bir engel oldu, gelinemez gidilemez oldu, paylaşılamaz oldu hiçbir şey.Araya mesafeler girdi, yollar uzadı gitti.Ve artık biliyorum, hiçbir şey değişmez, duygular geri gelmez, boşluklar doldurulmaz.Yanıma kalsın ama her şey güzel bitsin şimdi, çok geç olmadan, zaman geçmeden.Bizden bir şey kalacaktır elbet ama acıtmasın canımızı.Geniş zamanlar yokmuş işte yaşadık gördük.Kendimizi de birbirimizi de kandırmaya da hiç lüzum yok artık.Geniş zamanlar yok, ortak hayaller yok, hiçbir şey değişmez...


http://fizy.com/#s/1joyhb

sorumluluklar...zorunluluklar...

ne sıkıcı, ne yorucudur sorumluluklar...insanın iliğini kemiğini kuruturlar...yerine getirme süreci de en bayık kısmıdır..insanın enerjisini alır götürür, hayata konsantrasyonunu bozar hatta..en azından benim için durum böyle...yapmam gereken o kadar çok şey var ki:S yetişemiyorum bazen...halim yetmiyor, elim kolum bağlanıyor, içimden gelmiyor..sadece zorunda olduğum için yapıyorum ve bu bana hiç zevk vermiyor...hiç sevmem ben istemediğim şeyleri yapmayı ya da yapmak zorunda bırakılmayı...eğer kaçabileceğime dair bi ışık görürsem bin takla atar, tek ayağımın üstünde bin yalan da söylerim hatta...çünkü bişey bana zevk vermeyecekse, aksine beni kasvete boğup sıkıntıya sokacaksa niye yapıyım? tabii bu söylediğim arkadaşlarla yapılması muhtemel planlarla ya da iş yerinde zaman zaman üstüme yüklenmeye çalışılan görevlerle ilgili..haa arkadaşlarımı da işimi de çok severim o ayrı...ama benim dünyadan koptuğum zamanlar vardır...canım hiiiiiç bişey yapmak istemez, sadece eve ve kendime konsantre bi şekilde kapanırım (orta derece depresyonmuş bu)...işte o zamanlar çıkar bu kaçma daha doğrusu sıyrılma duygum da...onun dışında dünyevi hayatın getirdiği sorumluluk ve zorunluluklar istemesem de sevmesem de kabulümdür...çok yüküm var benim omuzlarımda, öyle böyle değil...bazen komik geliyo bana içimde bulunduğum durumu düşününce, bazen de oturup ağlayasım geliyo....etraftakilerle konuşunca içimden diyorum koyun can, kasap et derdinde diye, sonra ağzımı açmasam daha iyi düşünüyorum ki iyi de yapıyorum zannımca...gerek yok yani içini sermeye..bilen biliyo zaten ki onlar da iyi ki varlar hayatımda...hatta bunları buraya yazmam da çok gereksiz bi hareket gibi geldi şimdi...yazının sonu da böylece gelmiş oldu.

Bugün!

Ben bugün bu şarkının sözlerini buraya yazmazsam uyuyamam:


Bugün 
Sözlükler kusuyorum 
Cümleler kuramazken dun 
Bugün 
Denize döktüm kendimi 
Ucuza gitmeyeyim diye 
Bugün 
Sıyrıldım rollerimden 
Mutluyum 
Çünkü artık yokum bugün 

Boğulurdum her sağanakta 
Yüzmeyi ögrenmişim sanki 
Bugün 

Hayat koyu bir balgam 
Sert bir pornoydu dün 
Bir tuzağa kaptırmıştım kendimi 
Ama eminim Tanrı var 
Bugün 

Bugün 
Evimi yaktım 
Kitapları attım 
Yıkandım temizim artık 
Bugün 
Dün çok giyildim 
Çok pot yaptım 
Ütülüyüm jilet gibi 
Bugün 
"Siz de mi dostlarım?" dedim 
"Öyleyse düş, Sezar" 
Bugün 
...


Adam söylenebilecek her şeyi yazmış...yakında ben de denize dökücem kendimi ve rollerimden de sıyrılıcam...
http://fizy.com/#s/139nx5

15 Ağustos 2010 Pazar

"Sahip olduklarımın bana sahip olmasını istemiyorum."

dedi bugün Hamdi....aklıma takıldı kaldı nedense...yani koccaaa haftasonu ye iç gül eğlen dostlarla, eski günleri yad et bol bol ama eve döndüğünde aklıma birden bu söz gelsin...olacak şey mi şimdi bu hamdinin yaptığı...haftasonu olympostaydık firdes ve halimlerle...tabii ki hamdi ve telat da vardı..medusaların yavru vatandan tatil münasebetiyle gelmiş olmalarından dolayı küçük bi reunion oldu aslında...medusayı ki ona da isim koyduk ama şehriye miydi erişte miydi hatırlayamıyorum çok özlemişim.."Arkadaşlarım" blogumda kesinlikle olması gereken apayrı, içi dışı bir 13 senelik bi kankamdır kendisi..üniversite sonrası ayrı gayrı düşmediğim birkaç insandan biridir...her yıl görüşürüz muhakkak...medusa ve arkadaşlarıyla geçirdiğim 2 gün 1 gecenin ardından birşey öğrendim:çok samimi olmadığın insanlarla tatile çıkmayacaksın.yoksa o tatil sana her an işkence haline dönüşebilir, çıktığına da çıkacağına da pişman olursun...işte bizim medusa da bi hata yapmış toplamış konuyu komşuyu çıkmış gelmiş buraya..daha ilk gecelerinden birbirlerine girmeyi başardılar yani soğuk savaş halinde...6 kişilerdi. medusa ve kocasını zaten biliyoruz, yanlarındaki 3 tip de iyiydi de 6. hatun pek bi nemrut, "güzel olduğum kadar küstahım da " havalarında küçük dağları yaratmış bi ablaydı...deli etti medusayı domuz...medusa da herşeyi kendine dert etmeye müsait olduğundan attı da attı içine ablanın kaprislerini, çemkirmelerini...böyle rahatsız bünyeli hatunlar gitsin atsın kendini bence bi yerden, dünya da böyle geri zekalılardan kurtulmuş olur, huzur olur böylece..neyse...bugün buraya dönmeden önce plaja gittik..hamdiyle muhabbet ediyoduk bi ara...evinize şunu da al bunu da derken "sahip olduklarımın bana sahip olmasını istemiyorum" dedi...hımmm dedim evet dooru...sonra bi düşünce almış beni bu lafın üzerine eve gelince fark ettim...mesela benim bi arabam var diyelim..arabaya sahibim, araba da bana sahip olunca nolur?arabasız bi yere gidip gelemez olurum...mesela bi klimaya sahibim, klima bana sahip olursa nolur?klimasız bi yeri beğenmez olurum...mesela bi köpeğe sahibim?köpeğim bana sahip olursa nolur?her işimi ona göre ayarlamak zorunda kalırım herhalde...evet kötü bişey sahip olduklarının sana sahip olması...ama şöyle de bişey var ki bence bu cümle bu yüzden düzeltilmeli..eşyalar, nesneler, cansızlar vs için ok.. ama mesela benim bi sevgilim var diyelim yani sevgiliye sahibim. o da bana sahip olsun mu olmasın mı? mesela bi kardeşe sahibim, o da bana sahip olsun mu olmasın mı? veya bi arkadaşa sahibim, o bana sahip olsun mu olmasın mı? sevgili+sahiplik konusunda düşünülüp tartışılabilir ama diğer insanlar hep karşılıklı sahip oluşsun(ne demekse:P)...yani karşılıksız olmasın sevgiler, hissedilenler...haa sevgili konusunda tartışılır dedim çünkü ben istemem de sevmem de kimsenin bana sahibimmiş gibi davranıp beni boyunduruk altına almasını...ama ööle salak salak kendi kendime gelin güvey olmak da istemem...amaaannn ne biliyim işte karışık bişey..bu hamdi bööle bi laf eder sonra benim aklım böyle 24 saat karışır...ama yine de şöyle değiştirmeli bence bu lafı "Sahip olduğum ŞEYLERin bana sahip olmasını istemiyorum ama bazı kişiler olabilir"...

14 Ağustos 2010 Cumartesi

arkadaşlarım...



Çok seviyorum arkadaşlarımı...hepsinin yeri ayrıdır hayatımda...her biriyle yaşadıklarım, anılarım, paylaşımlarım farklıdır..bu nedenle sorsanız belki hepsi farklı tanır, anlatır beni...mesela F. vardır...çok severim kendisini...üniversitede sınıf arkadaşımdı..ilk seneler çok samimi değildik ama sonradan pek bi iyi arkadaş olduk, can olduk...kendisi mersinlidir ama eş durumundan o da buralı oldu..okul bittikten sonra 2 sene yollarımız ayrı düştü ama sonra erkek arkadaşı(büyük aşkı) uğruna tası tarağı topladı taşındı buraya..bizim iş yerinde çalışmaya başladı o da, hem de komşu olduk...sonra evlenince başka mahalleye taşındı...candır F...hayatımda tanıdığım en iyi niyetli, en saf, en temiz duygulu insandır diyebilirim..içinde hiç bir kötülük yoktur...herkesin derdi onun derdi olur, yardımseverdir, sadece iyi günde değil kötü günde de yanımda olandır...kendisinin ve kocasının aile işleriyle çok meşgul olduğu için çoğu zaman aklı karışıktır ama yine de dert ortağıdır...kimseye söylenemeyenlerin söylenebildiği 2 kişiden biridir hayatımda...bayılırım onunla muhabbet etmeye..hatta geçen sene beraber yurt dışına gitmiştik 5 gün....çok değişik, çok maceralı, çok eğlenceli geçmişti....seneye inşallah yine gidicez...sevmediğim tek bir huyu vardır kendisinin...negatiftir...yani bir insan etrafındaki herkes için her zaman her şekilde bu kadar pozitif düşünebiliyorken nasıl oluyor da kendisi için, hayalleri, umutları, geleceği için bu kadar negatif ve umutsuz olabilir anlayamam çoğu zaman..telkinde bulunmaya çalışırız hep kendisine..yapma deriz, etme deriz...dinler gibi olur ama aldırmaz aslında..inatçıdır da...dediğini dinler ama uygulamaya geçirmez...hayattan tek bir beklentisi, tek bir isteği var şu birkaç yıldır..umarım tanrım ona istediğini verir ve yüzü hep güler..bu arada gördüğüm en güzel yüzlü insanlardan biridir de..hep hayatımda olsun isterim...sonra bi de E.tavşan var..onunla dostluğumuz hakkaten milattan öncesine falan dayanır...lise hazırlıktan beri hayatımdadır kendisi...lisede sınıftan dışlanan 6 kızdık biz::P güya biz grup kurmuşuz da herkesi dışlıyomuşuz, çok havalıymışız, salak salak şeyler...pek haz etmezlerdi bizi yani...bizse kendi aramızda çok gülerdik bu duruma:D bayaa bi eğlence konusu olurdu bize...o zamanlar aynı grupta olsak da ayrı dünyaların insanıydık tavşanla...sınıfta çok yakındık ama dışardaki hayatlarımız, zevklerimiz bambaşkaydı...koyu bi rockçıydı kendisi..çok da iyi içerdi..ben kokoştum, pop müzik dinlerdim sadece:)sonra aynı üniversiteyi kazandık, yan yana sınıflarda okumaya başladık..ben bi arkadaşımla kalmaya başladım, o da teyzesinin evinde...benim ev arkadaşım benden 1 yıl önce mezun olunca ve tavşanın teyzesi başka memlekete göç edince kader bizi onun evinde buluşturdu..son 1 sene ev arkadaşı olduk...zevklerimiz birbirine yaklaştı, aslında birbirimizi dengeledik, tamamladık...çoook şeyler yaşadık beraber..en çok da güldük, eğlendik...sadece ikimizin anlayabileceği bir dilimiz bile vardı hatta:D insan çok bir arada kalınca birbirine benzermiş ya biz de öyle olduk...üniversite bitince ikimiz de farklı yerlerde çalıştık ama hiç kopmadık..her yazımız beraber geçti en çok da olimposta..zorunlu doğu hizmetine gidip buraya daha nadir gelebildiği zamanlarda, barda radiohead-creep çalınca WHAT THE HELL I'M DOIN' HERE, I DON'T BELONG HERE diye bağıra çağıra söyler, ağlaşırdık...neyse ki zorunlu hizmetleri bitti ve o da artık burada, yanı başımda...hiçbişey eksilmedi dostluğumuzdan, güvenimizden...aşk böcüüü şu sıralar kendisi..gözleri kalp şeklini almış pucca gibi ordan oraya sevgilisiyle tatil yapmakta....tavşan arkadaşım nev-i şahsına münhasırdır..eşi bulunmaz bi insandır...bir aradayken en çok güldüğüm çok komik bi insandır..güler güler sonunda da "kaç kişi kaldık ki dişleri ağzına sığmayan" der bir daha güleriz:) çok sağlam bi sırdaştır.. ee 16 sene olmuş tanışalı, doğal olarak birbirimizin her bi bokunu biliriz..o da hep hayatımda olsun..hep gülelim, hep eğlenelim inşallah...sonra K. ve S. vardır...deli kızlardır....bundan 2 sene öncesine kadar deliler gibi eğlenirdik üçümüz..haftada 3 gece dışarı çıkacak kadar enerjimiz olduğu zamanlardı tabii o zamanlar...onlar da candır...S. anne oldu, duruldu, eski deliliği kalmadı artık ama K. hala delidir, hatta onlar ailecek delidir:D K. hayvan manyağıdır..hatta kedi köpek korkumu onun sayesinde yenmişimdir....kendisi şu anda avrupalarda fink atmaktadır ayrıyetten...bi de İ. vardır...onunla da aynı yerde çalışıyoruz...o da tüm arkadaşlarım gibi delidir...kendisiyle bakışarak anlaşma gibi bi ortak noktamız vardır:P Bol bol dertleşir bi de çok güleriz..o da dişleri ağzına sığmayangillerdendir..soooora bi de hamdi(:p) ve telat(:p) arkadaşlarım vardır benim...her ikisi de candır..ama hamdinin yeri başkadır...aslında kendisi yeni nesil kankalarımdandır ama son bikaç aydır yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmemiştir...çok film izler, bol kitap okur, her konu hakkında bi bilgisi, bi diyeceği vardır...dolu dolu bi insandır kendisi...can da bi dosttur ayrıca..severim kendisiyle muhabbet etmeyi..çok da komik eğlenceli bi tiptir..bebedir ama olsundur:P telat daha mülayimdir..saf, iyi niyetli, hoş sohbet bi arkadaştır kendisi..onunla tanışıklığımız hamdiyle olduğundan daha eskidir...ama samimiyetimiz hamdiyle samimi olmaya başladığımız zamanlara tekabül eder...kendisi de candır..içinde kötülük olmayan ama ilişkileri bakımından talihsiz, bedbaht bi kankamdır..onu da çok severim...şu sıralar bol bol gezme halindeyiz üçlü olarak:)ee tabi burda K'yi unutursam olmaz..K. tavşanın kuzenidir..lisede kendisine abla derdik hatta bizden büyük olduu için...o da candır...çok çabuk küser, alıngandır ama o da çok eğlenceli bir dost bi de süper bi ressamdır..onunla da çok gezmiş çok tozmuş çok zıplamış çok yemiş içmişliğimiz vardır...ayrıca alıngandır demiştim ama bana hiç küsmüşlüğü yoktur...bissürü de eski kankalar var isimlerini yazmayacağım...hepsiyle ara sıra görüşürüz eski günleri yad eder güler coşarız...hepsini de çook severim...bana domuz bi insan olduğumu söyleyenler utansın aa dostlar...ne kadar vefalıymışım ki kocccaaa sayfamı kankalarıma ayırdım...hepsi candır, hepsi kandır....aramızda olmayanlar da hep iyi olsunlar...ne demiş teoman (bak illa ki bi şarkı sözü attırıcam ya araya) SON BİR KADEH DOSTLAR İÇİN, ARTIK ARAMIZDA OLMAYAN, İNŞALLAH ONLAR DA MUTLUDURLAR:)
Bu da hepsine gelsin:
Ortak olmak her sevince, her derde, kedere 
Ve yürümek ömür boyu, beraberce, el ele 
Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş 
Bir gün gelip, ayrılsak bile seninle arkadaş... 


İyi geceler...
 

13 Ağustos 2010 Cuma

yarım kalan bişeyler var...

Yine bi şarkı sözü ve bununla beraber hatırlananlar..hiç haz etmem yarım kalmayı da bırakmayı da..bi de hevesimin kursağımda kalmasından nefret ederim..yani oturursun, günlerce düşünür  hayal kurarsın, plan yaparsın, düşündükçe motive olursun ayrıca da, sonra pat, alakasız, tepeden inme bişey olur, oturursun oturduğun yerde, öylece kalakalırsın..bu durum insanı hayal kurmaktan da soğutur, plan yapmaktan da, kalbinin böcüünü öldürür bir anda...çok başıma gelmiştir, sakınsam da hala gelir..insanın korktuğu şey başına gelir, sakındığı göze de çöp batarmış ya o misal:S hayattan soğutur, hayal etmekten, heveslenmekten soğutur...bir keresinde, üniversitedeydim o zamanlar(M.Ö) ankaradaydım..şubat tatili için antalyaya gelmeyi o kadar çok istemiştim ki..ne güzel eğlenecektim, bissürü planlarım vardı, vs. ilk dönem boyunca beni tek motive eden, gaza getiren şey bu olmuştu okula gidip gelirken..sooora tam tatile 2 gün kala ablam zatürre olarak ankaraya geldi..durumu o kadar kötüydü ki tam 18 gün benim refakatimle hastanede yattı..daha doğrusu yattık..benim planlar, hayaller, hevesler suya düştü..hiç unutmam o zamanki hislerimi, kapak olmuştur bana "hayal kurmak senin neyine" diye:S daha öncesi ve sonrası da var tabii hayal kırıklığı deneyimlerimin...mesela, sene 99, bişey bayramıydı ama ne olduğunu hatırlamıyorum..babam çok hastaydı ama ööle grip falan zannediyoduk ailecek kendisi de dahil...bayram tatili bitti, ben yine okul vesilesiyle ankaraya döndüm..bikaç gün sonra annem babamı doktora götürmüş zorla ve lenf kanseri olduğu ortaya çıkmış..akşam annem aradı, durumu anlattı, babama söyleyememiş..ama sabah seni hastaneye götürücem test falan yaptırmaya diye ikna etmiş...o gece kahroldum..ankaradaki ablamla konuşup sabah antalyaya gelmek üzere bilet ayarladık..hatta eskişehirde sevgilim vardı, gece o geldi ankaraya yanıma, ev arkadaşımla beraber sabaha kadar avuttular beni...sanırım sabah da sınavım mı vardı bişey vardı işte o yüzden akşamdan gidememiştim..sooora sabah okula gittim..hatırlıyorum zorunlu türkçe dersi vardı anfide (anfideki tek dersimiz oydu zaten ama inkılap da olabilir). derste çok durgundum..saat 9 civarı kendi kendime "bişey oldu" dedim ve hatta arkadaşıma not yazdım, şu an bişey oldu, içimden bişey koptu diye..çok ilginç...nasıl bi 6. hisse...ders bitti servise bindim eve gidiyorum..baktım bizim antalyadan komşu arıyo cep telefonumdan...elim ayağım titredi, içim ürperdi..."hemen gelmeniz lazım ablanla" dedi..."babama noldu" demişim...babam hastaneye gitmek üzere sabah erkenden kalkıp hazırlanmış ve tam ayakkabılarını giyecekken evin kapısında fenalaşmış ve kaybetmişiz...yıkım..büyük yıkım...işte hayalleri böyle böyle yıkılıyor insanın.."kapı gibi adam" dediğin adam, hayatının en büyük aşkı, yakışıklılığına hayran olduğun, ve en sevdiği kızı olduğumu bildiğim için her nazımı geçirebildiğim adam ayakkabılarını giyecekken orada öylece yığılıp kalıyor annemin kollarında..ha bu arada ben boktan bi ders yüzünden bi gece önce yanına gidip görememişken son kez canlı haliyle...sonra...sonrası antalyaya gelinir, akrabalar, ağlamalar, kendini kaybetmeler, avunmalar, avutmalar ve benim için ve tüm aile için bir devrin sona ermesi...ve 2 hafta sonra bambaşka kanadı kırılmış, yıkılmış ve artık hayatının geri kalanında çıkarmamak üzere zırhını giyinmiş, kuşanmış yeni bir insan evladı bendeniz kaldığı yerden hayatına, okuluna devam eder...bakıyorum 11 sene olmuş yarım kalalı...içimde, kalbimde o koca taş hala aynı yerde ama, hiç yerinden oynamadı...şimdi dinleyemem bazı şarkıları bu yüzden, mesela "bana bir masal anlat baba" cümlesini duyduğum an gözümden sanki orada bekliyormuş gibi bi yaş iniverir..ya da barış mançonun "gül bebeğim: sen cennete uçtun ama..." hatta çocuk şarkısı "bir küçücük aslancık varmış " bile dinleyemem...ööölee hatırlar, üzülürüm..bu en büyük yarım kalmışlığın ardından da bissürü ufak tefek (tabii bunu yanında manasız olduğu için ufak tefek) kırılma vardır içimde...ben ilişkileri hep yarım kalmış olarak görürüm mesela...bittiği zaman hep yaşanmamış bişeyler daha vardır mutlaka...ve biten her ilişkimin er ya da geç bi şekilde bi ikinci roundu olmuştur bu yüzden..enteresan..yani tanrım bana nedense yarım kalanları tamamlama şansı verir:) şimdi aslında bissürü şey yazacaktım ama babamı hatırlayınca yine  amaaaan başka da önemli bişey yokmuş ki moduna geçtim birden, canım yazmak istemedi nedense..oysa ki yaşarken, yarım kalırken, hayali yıkılınca, hevesi kırılınca nasıl da mutsuz oluyor insan bir anda, o anda...bak şimdi mesela birden önemsizleşti hepsi birden..bu sefer olmazsa bi daha ki sefere nasılsa olur avuntusu geldi içime...çünkü kendi kendime yaramı deştim durduk yere...bu da babama gelsin o zaman...

Bana bir masal anlat baba
İçinde denizler balıklar
Yağmurla kar olsun
Güneşle ay
Baba bir masal anlat bana
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun
Şekerle bal
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde burası olsun...
Yine de hayal kurmak güzel galiba...çoğu zaman korkudan kuramasam da...

Ne yapmalı?

Gelmişsin bu yaşa hala ne yapmalı, ne etmeli derdindesin be bünye...ossun hem daha babamın öldüğü yaşta da değilim ki..ayrıca da gencim, güzelim:P ne yapmalı o zaman...bol bol gezmeli mesela, gidilmeyen yerlere gidilmeli en sevilen arkadaşlarla ya da sırf eğlenme amaçlı daha önce gidilen yerlere topluca gidilip anma günleri düzenlenmeli tabu eşliğinde...yurt dışına gitmeli bolca, böyle tıkılıp kalınmamalı akdeniz'in kuytu ama piyasa koylarında ...önce londraya gidilmeli ki okuduğumuz bölümün hakkı verilsin bi artık..sonra amsterdama gidip arkadaşları ziyaret edip oradan da arabayla parise falan geçilmeli..oradan da bilumum avrupa ülkeleri gezilip bol bol fotoğraf çekilip aydınlanılmalı, elektrik verilmeli o topraklara....sonra..sonrası yine kürkçü dükkanı...ossun...burada da hep arkadaşlar, sevilenler olmalı etrafta...ev ihmal edilmemeli ama ev kuşu da olmamalı...yine çıkılmalı dışarılara, salınılmalı sokaklarda...bi de bu sıcaklar bitmeli, bahar gelmeli...gelmeli ki bu rehavet gitsin bünyeden, bi enerjik olsun insanın içi...nefes alabilerek yürüyüşler yapsın, yeşil kırlara koşsun...çalışmalı tabii bi de bu arada (elimiz mahkum)...severek, sevilerek, dertsiz tasasız, gerginlik, sinir, stres olmadan çalışılmalı ama..yine aralarda arkadaşlarla türk kahvesi eşliğinde iki muhabbet edilmeli, gülünmeli, eğlenilmeli ki çekilir olsun iş yeri...tabii hepsinden önce şu medeni durum bi yoluna sokulmalı, ne olacaksa olmalı, inceldiği yerden de kopmalı hayata geç kalınmadan karşılıklı...bu hafta sonu da bir an önce gelmeli ayrıca ki iki yarenlik edelim olimposta sevdiklerimizle...vereyim kendimi yakuta, çardağa, denize..tabii daha çok şey olmalı o ayrı..mesela ben izne çıkmalıyım, ankaraya gitmeliyim, bir sürü kitap okumalıyım, bi dolu film izlemeliyim,( bu kızı yeniden büyütmeliyim) gelecek hafta bir gece denize girmeliyim, mutlu eylenç huzurlu bi insan olmalıyım hep sevdiklerimle...
Aman sabahlar olmasın, aman içimizdeki enerji bitmesin o zaman...hem ne demiş sezen aksu;
Oturalım arkadaşlar 
Dinlenelim artık biraz 
Esneyelim uzun uzun 
Ne manasız şey çalışmak 
Hayat hoş gerisi boş 
Haydi yeşil kırlara koş 
Sana ne dünya halinden 
Sen az kudur habire coş 
Konuşalım arkadaşlar
Mangalda kül kalmasın
Atalım tutalım biraz
Ya yutarlar ya yutarsın
Sallayalım arkadaşlar
Ki duyanlar şaşakalsın
Yalandan kim ölmüş sanki
Mevlam seni çayıra salsın 

Ağlayalım arkadaşlar
Arada bir rahat batsın
Dört yanımız tavernalar
İki çalkala rahatlarsın 

Homini de gırtlak, pufidi kandil, tumba yatak
Homini de gırtlak, pufidi kandil, tumba yatak... 

12 Ağustos 2010 Perşembe

Bi de Emreciim Aydıncıım var tabii...

Tamam kabul ediyorum Teoman aşık olduğum ilk şarkıcıdır, en az 15 kez konserine gitmişliğim, bütün albümlerini almışlığım ayrıca da liseli kızlar gibi bütün şarkılarını da ezberlemişliğim vardır.Deli gibi de severim şarkı sözlerini de adamın, yeri ayrıdır yani:) Ama Emre Aydın'ın da hakkını yiyemem doğrusu..hastasıyım kendisinin:P geçen haftalarda 6 gece üst üste rüyamda gördüm..evet evet kesin tanışmam lazım ayrıyetten:)yavrunun şarkılarını dinlerken her seferinde şöyle diyorum " Uleyn biri bana bu sözleri söylese, hatta onda birini söylese, birinin aklında bu kadar kalacağımı bilsem yeminle kulu kölesi olurum.Nasıl bir hatunmuş ki canını yakan, böyle güzel yazabiliyor adam!" Yahu nasıl sözlerdir onlar yaaa..Yavrucuğum, Teomancığımı geçecek yakında sanırsam yaratıcılık, betimleme ve şiirsellik konusunda..yeminle hastasıyım. Teoman'ın bile (bile diyorum çünkü ilk göz ağrım ya) son albümünü dinlerken atlıyorum bazı şarkılarını ama Emreciğim öyle değil..yerim:) İlk konserine Studio Live'da gitmiştim kendisinin..nasıl kalabalıktı anlatamam. Coverlarını da ilk orada dinlemiştim, onlara da bayılmıştım. Ama öyle bir insan seli ve sigara dumanı vardı ki (ki ben de sigara içerim) dayanamayıp konser bitmeden çıkmıştım. İkincisine de Rock'n Antalya'da gitmiştim. İşte o gün çarpıldığım gündür, gözlerimi alamadım sahneden, küçük kızların arasına girip en önden izlemiştik benim Tavşanla(Tavşan 1500 yıllık kankam olur). İşte o gün bugündür ikinci şarkıcı aşkım olmuştur kendisi...Bütün şarkılarını çok severim. Ama benim sevdiğim aslında sözlerdir..hiç unutmam sözleri, öööle yer eder aklımda, çok etkilenirim..Şu da Emreciiimin hastası olduğum, günde 10 öğün dinlenilesi son şarkısı;




Nasılsın, nasıl gitti? 

Alıştın mı sen de? 
Rahat mısın artık İstanbul'da? 
Evlenmişsin, nasıl oldu? 
Bulabildin mi sonunda? 
Hep anlattığın o meşhur huzuru 
İyiyim ben 
Hep aynı şeyler işte 
Uyku hapları 
Yalan dolan gülümsemeler 
İyiyim ben 
Hem sen tanırsın beni 
Ne yapsam ne söylesem 
O geç kalmışlık hissi 
Son defa görsem seni 
Kaybolsam yüzünde 
Son defa yenilsem sana 
Hiç anlamasan da 
Son defa benim olsan 
Uyansam yanında. 
İnan pek yeni bir şey yok. 
Biraz yaşlandım tabi 
Seyrekleşti biraz saçlarım 
Bir bitmeyen gece bıraktın 
Ve üç nokta düşürdün 
Belli etmedim ben pek, tenhalaştım...


Hay Allahım  ya..gerçekten anlayamıyorum bi insan nasıl yazar şu sözleri, varsa bir imkan birini tutıyim benim için de, bana ithafen yazsın...Şu serumbaz bünyemin dinledikçe tenhalaşası geliyo yemin ederim..zaten öyle de...

kişisel birşey değil...

Madem kişisel bişey diil diye başladıysam yazmaya, Teomancıımın şu şarkısının sözlerini yazmak da şart olmuştur:)
Kişisel birşey değil bu 
Yaşamak zor buralarda
 
Kimdendi bu yara diye
 
Kalbine sorduğunda
 
Gerçeği istiyorsan
 
Diyeceklerimi unuttum
 
Garip geliyor dostlar
 
İz bırakmadan kaybolunca
 

Bilirim
geri gelmezler ama 
En
güzel günleriydi onlar hayatımın...

Bazen bir fısıltı çıkar
 
Bağırmaya çalışınca
 
Tek bir umut bile yok mu
 
İnsan geçmişle yaşayınca
 
Son kez inan yalan olsa da
 
Bazen bir ruya yeter
 
Kendimi kandırabilirim
 
İkimiz de görürsek eğer