29 Aralık 2010 Çarşamba

2011 gelirken...

Hayatımda aklıma gelmeyecek bi yerdeyim şu an, İskenderundayım...Yani bundan 3 hafta önce düşünemezdim bugün burada olacağımı, aklımın ucundan bile geçmezdi, ama kaderde 2010un son günlerini burada geçirmek varmış sevdicek için, ne değişik, negzel:)

2010 bitiyor, iyi günleriyle, kötü günleriyle, aldıklarıyla, verdikleriyle, aklımdan çıkmayacak ve de aklıma bir daha düşmeyecek anılarıyla geldi geçiyor...aslında yılbaşlarında 1 yaş daha yaşlandığım için bi tuhaf hissederim kendimi...yani bir gün şu yaştayım derken ertesi gün başka bir yaştayım demek ilginç geliyor ay hesabı yapmayan bir insan olduğumdan..o yüzden benim gözümde cumartesi günü 1 yaş daha büyümüş olucam...

2011 mucizeler getirmeyecek belki ama umutlu hissediyorum yine de kendimi...çok büyük beklentilerim yok, her zamanki şeyler aslında...ama galiba ilk defa bu yeni yılda en çok da kendim için birşeyler bekliyorum...kaygılarımdan kurtulmak istiyorum, hasta olmamak istiyorum, çalışmak ama kendimi çok yormamak istiyorum, sigarayı bırakmak, spora başlamak, 2 çürük dişimden kurtulmak ve bir de check up yaptırmak istiyorum...ailemde herkes kanserinden tutun tansiyona, diyabetten tutun mide rahatsızlıklarına kadar envai çeşit hastalıktan muzdarip olduğu için ben de onların yaşadıklarını yaşamamak için kendimi sağlama almak istiyorum bir bakıma, check up isteme sebebim de bundan...psikolojimin tekrar düzelmesini istiyorum, içimin rahat etmesini istiyorum, yazın sevdicekle tatile gitmek istiyorum, maddi durumumu düzeltmek, borçlarımdan kurtulmak istiyorum, arabamı değiştirmek istiyorum, para biriktirmeye başlamak istiyorum ve içimde istek, bedenimde güç olursa bütün bunları yapabileceğime inanıyorum...diyorum ya kendimden umutluyum...ailem için, sevgilim için de sağlık, huzur, mutluluk, bolluk bereket istiyorum, onların da gönüllerinden geçen herşey gerçeğe dönüşür inşallah...arkadaşlarım da mutlu olsunlar, canları acımasın istiyorum...ülkemiz için de kavgasız gürültüsüz savaşsız felaketsiz bir 2011 diliyorum...herkesin kardeş kardeş yaşamasını kimsenin başkasının tavuğuna kışt dememesini umuyorum...(çok sevgi pıtırcığı bir insan gibi hissettim kendimi böyle yazınca, ben bahsetmem genelde böyle şeylerden ya....)

Sonuç olarak 2010 gider, 2011 gelir, 12 ay sonra o da gider yenisi gelir...her yıl bir öncekinden daha iyi olur inşallah...Allahım benden sevdiğim hiç kimseyi almasın, içimden yaşama sevincimi de eksik etmesin yeter ki özetle...Silik değil, güzellikleriyle hatırlanan bir yıl olsun bu yıl...Kendimi çok seveceğim, herşeyin hepimiz için süper olacağı huzur dolu bir yıl diliyorum...

Hoşgelmiş, sefa getirmiş 2011...

heyecan dorukta...

Heyecan dorukta, paniğe-atağa da devam maalesef...Sevdicekle yanyana değiliz şu an ama aynı denize bakıyoruz, aynı rüzgardan üşüyoruz, çünkü aynı şehirdeyiz.Bu sabah çok uzun sürmese de yorucu olan bir yolculuğun ardından sevgilimin bulunduğu il sınırlarına girebildim:)Yarın bu saatlerde geri dönüyor olacağız hatta beraberce...bu gece nasıl geçecek bilmiyorum...sırf asker aileleriyle dolu olan bir otelde kalıyorum bir başıma...her 15 dakikada bir elektrik gidiyor, internet gidiyor ve 5 dakika içinde jeneratör devreye giriyor..tuhaf yani..hep böyle mi ki acaba yoksa benim şansıma mı bilemedim...ekşide birisi buranın insanlarının kabasaba insanlar olduklarını yazmıştı ama geldiğimden beri hiç böyle bir manzarayla karşılaşmadım..herkes gayet candan, gayet iyi niyetli ve buralara yabancı olan bendenize yardımcı olmak için takla atar pozisyonda, sevdim yani insanları..kaldığım otel de güzel, hatta eminim yazları süper oluyordur, harika bir manzarası var, odam da kocaman...sıkıntılı bir durum yok yani...sıkıntılı olan benim..şu kalp çarpıntısından, mide bulantısından fenalık geldi...bir an önce düzelmek istiyorum, yalnız kalmak korkutucu geliyor...sevdiceğin yanında da aynı şekilde tedirgin hissediyor olursam bu sefer de acaba başka bir şeyim mi var diye endişelenmeye başlayacağım...ama şimdi böyle düşünüp kendime negatif şeyleri çağırmak istemiyorum...bu gece bi geçsin, sabah sevdiceği bir göreyim, süpersonik enerjik ve mutlu bir insan olucam inşallah:) ama gerçekten çok çok heyecanlıyım...Allahım nolur bu gece çabuk geçsin, en büyük asker benim askere bir an önce sarılayım:)

28 Aralık 2010 Salı

2010 biterken...

2010 kaosla başlamıştı benim için. Güruh halinde eğlenme ve yılbaşını kutlama amaçlı toplandığımız arkadaşlarımın evinde gecenin büyük bir çoğunluğunu (eski) kocama sinir olarak geçirmiş hatta boşanacağımızı da ilk o gece hissetmiştim, anlamıştım...O zamanlar benim sevdiceğimle daha yeni yeni arkadaş olmaya başlıyorduk ki şu anda 2010un yılbaşı diyince onun ve benim bir başka arkadaşımın arasında olan ve o gece başlayan yakınlaşmayı kıskanıyor olacağımı tahmin bile edemezdim...Hayat bir tuhaf gerçekten, sürekli test ediyor şu aciz bünyelerimizi...kiminle, nerede, ne zaman, ne şekilde yakınlaşacağımızı ya da kimden nasıl, ne şekilde uzaklaşabileceğimizi tahmin edemiyoruz önceden...tahmin edebiliyor olsaydık zaten insanlara yaklaşımımız çok daha farklı olurdu diye düşünüyorum...neyse...2010un bana verdiği en iyi şey sevdicek oldu...mayıs ayına kadar geçirdiğim buhranlı dönemi onun sayesinde atlattım, eski neşeli hallerime onun sayesinde döndüm diyebilirim...günlerim onunla beraberken hep dolu dolu geçti...ona aşık olmaya başladığım zamanları hatırlıyorum.. kesin bir tarih yok elbette ama haziran ayında efes sokağına takıldığımız, uzun yürüyüşlere çıktığımız, bol sohbetli gecelerden birine tekabül ediyor olsa gerek midemde kelebeklerin uçuşmaya başladığı, "acaba ne zaman elimi tutacak" diye heyecan yaptığım zamanlar...güzel zamanlardı, güzel gecelerdi, onunla olduğum her an olduğu gibi...2010un yaz ayında çook ama çok çalıştım, yine aralarda gidip serumlar yedim...arkadaşlarla bol bol vakit geçirmenin yanısıra aile saadetinden de geri kalmadım, annemle, ablamlarla çokça vakit geçirdim...boşanmam bu yılın aile içindeki en büyük krizi oldu..önce karar vermek, sonra açıklama yapmak, fikre alışmak, mahkemeyi beklemek, ve sonunda 5 saniyede bekarlığa geri dönmek benden daha çok annem için sorun oldu...sonuç olarak onu da atlattık...arkadaşlarımdan E. evlendi. ve F. ise hamile, umduklarını buldular yani bu yıldan, ne mutlu onlara...düşünüyorum...çok büyük bir acı yaşamamışım Allaha çok şükür, sağlık problemlerimiz olmamış...genel itibarı ile yılın büyük kısmını mutlu mesut geçirmişim hatta, negzel:) 2010 kendisinden dilediğim sağlık ve huzuru vermiş yani bana, sağolsun...

Yılın son haftasına girmişken içimde nedenini sürekli sorguladığım bir huzursuzluk var. Cumartesi günü musallat olan baş dönmesi, mide bulantısı, bayılma hissi, kaçma duygusu, yerimde duramama, olduğum yere sığamama, daralma hisleri nedense peşimi bırakmadı hala...ve bu 1 değil 2 değil, yıllardır ara ara yaşadığım bir durum...doktorun da dediği gibi panik atak geçiriyorum farkında olmadan, adını koymadan ve daha önce kullandığım sakinleştirici bitkisel haplara, çaylara yeniden başlamam gerekiyor, ya da psikoloğumun kollarına atıcam kendimi tekrardan...psikiyatra gitmek ve anti-depresan kullanmak oldum olası korkutmuştur beni, bu yüzden psikolog ve sarıkantaron ikilisini tercih ediyorum...böyle hissetmemin sebeplerini de biliyorum aslında; sevdiceğin yanımda olmaması, hergün dışarıda aktivite halinde bulunulan 6 aydan sonra dışarı çıkmadan evde oturmak (ki çıkmak içimden hiç gelmiyor), 3 gün sonra sevdiceği görecek olmanın heyecanı, bilmemkaçıncı kere olsa da uçağa binecek olmanın heyecanı, 2 haftadır aralıksız olarak ders yapıyor olmam, anneme sevdiceğimin sevdiceğim olduğunu söylemek istemek ama bir türlü söyleyememek, vs vs...biliyorum, bir gitsem yanına, bir görsem onu, bir sarılsam boynuna bütün acılarım dinecek ama çok sabırsızım sanırım, gün yaklaştıkça elim ayağım kesiliyor, vücudumun envai çeşit yerinde daha önce hiç hissetmediğim ağrılar beliriyor...sevdiceğim burada olsa ilacım olurdu biliyorum, bu ruh hallerine hiç girmez, kendim için endişeleniyor olmazdım da...bi sarıldım mı ona tüm derdimi tasamı da unuturdum giderdi...ama maalesef kollarında şifa bulmam için sadece 2 günümüz var, sonrası yine yolculuk, yine bekleyiş ve yine kavuşmak için kurulan hayaller...o hayatımda olsun da ben bunların hepsine de razıyım...

Bu yılın en kaydadeğer şeyi sevdicek olduğu için, neyden bahsetsem sonu hep ona dokunuyor...yeni yılla ilgili beklentilerimin, hayallerimin tam ortasında da o var zaten...onlar da belki yarın belki yarından da yakın bloğumda yerlerini alacaklar zaten...

Sağlık ve huzur için dua edip yatıcam yine bu gece...çünkü bu ikisi bende ve etrafımda olunca panik ataksız, endişesiz, mutlu bir insan olabiliyorum...

Sevdiceğe kavuşmaya kalan gün sayısı:3, Bünyedeki heyecan durumu: 1.0000000000000000000000000000
İyi geceler...

26 Aralık 2010 Pazar

sevdiceğe 5 gün kala...

Sevdiceğimin mektubu geldi bugün.Okudum, kokladım, dokundum, kağıdı gazetenin üstüne koyuşunu, kalemi tutuşunu, aklından, kalbinden geçirdiklerini hayal ettim, tekrar okudum...Canım o benim, yaşama sevincim. Koalası olmama 5 gün kaldı. İçim içme sığmıyor kavuşacağımız anı düşününce, hele ki yeni yıla beraber gireceğimizi bilmek beni çocuklar gibi şen yapıyor...

Bu hafta çok yoğun geçti...telafi dersleri bitmedi, saatler uzadıkça uzadı, sanırım biraz fazla hırpaladım kendimi, sevdiceğimden yoksunluğun verdiği moral bozukluğuyla da 2 saat önce kendimi hastanede buldum yine:S Dün geceden beri hiç iyi hissetmiyordum kendimi. Bugün de yine 7 saat ders yaptım o yorgunluk ve bitkinlikle. Başım o kadar çok döndü, midem o kadar bulandı, kulaklarım o kadar tıkandı ki her an bayılabilirim korkusuyla kendimi acil servise attım. 1 iğne yapıp, bir nevi panik atak geçirdiğimi ve stresten olduğunu söyleyip, bol sıvı içip dinlenip rahatlamamı tavsiye ederek gönderdiler. İğnenin etkisiyle sanırım şu an aptal gibiyim.Harflerin yerini zor buluyorum klavyede, gözlerim kapanıyor uykudan.Hemen yatıp sabah sağlam bir şekilde derse gitmeyi umuyorum.Yarından sonra ders yoğunluğum biraz azalacak. En azından 2 haftasonum boş olacak. Yılbaşında, sevdicek-aile-arkadaş saadeti yapıcaz bizim evde...bu yıl beni yordu ama son anda sevdiceğimi göndererek dünyanın en mutlu insanı etti beni...

Yeni yıl dileklerimle en kısa zamanda burada olacağım tekrar...sevdiceğe kavuşmama 5 gün kala, şimdilik bu kadar...

22 Aralık 2010 Çarşamba

Oley:)))

Nasıl mutluyum anlatamam..Çarşamba günlerini hiç sevmem. Herkeste Pazartesi sendromu vardır ama ben de Çarşamba sendromu mevcut. Çarşamba çarşafa dolanır, nemrut uyanırım, haftanın en uzun, en anlamsız, en bitmez günüdür sanki...ama bugün öyle değil:) Akşam saatlerinde işten çıkmıştım ki sevgilim aradı:) Öncelikle geriye kalan 135 gününü İstanbulda geçirecekmiş...uzak ama en azından gidip gelmesi uçakla 1 saat bişey:) Ayrıca ailesine de çok yakın:) Çok sevindim bu habere..Ve asıl bomba yeni yıla sevgilimle giriyorum:))))Oley:) İstanbula gitmeden önce 2 gün boşluğu olacakmış, zaten ben yanına gidiyorum haftaya, yılbaşından 1 gün önce beraber dönücez buraya ve yeni yıla beraber giricez:) Allah sesimi duydu, dualarımı kabul etti:) Çooook ama çok mutluyum:) Yılbaşı böyle başlayacaksa, bu yıl herşey süper olacak demektir:) 2 saat öncesine kadar yılbaşı benim için hiçbir şey ifade etmiyordu takvim değişikliğinden başka ama şu an gelmesini iple çekiyorum:) Evet evet 2011 süper olacak:)
Teşekkürler Allahım:)
Teşekkürler sevgilime izin verenler:)
İyi akşamlar:)

20 Aralık 2010 Pazartesi

147

Günler geçiyor ama çok yavaş bir şekilde...sevdicek gideli 8 gün oldu...içimde kocaman bir boşluk var...hala herşey, gittiği ilk günkü kadar anlamsız ama bu anlamsızlığa da alışmaya başlıyor gibiyim...günlerin çabucak akıp geçmesini istiyorum...mesela hemen ayın 30u gelsin ve ben onu göreyim...o görüşmeden sonraki amacım da artık her ne zaman mümkün olacaksa hafta sonu olsun, onun yanına gidebileyim olacak...gün saymaktan başka birşey de yaptığım yok..işe gidiyorum geliyorum, puzzle yapıyorum, gece mektup yazıyorum, sonra yine sabah oluyor oh be 1 gün daha bitti diyorum...yeni yıl da yaklaşıyor...neyleyim ben sevdiceksiz girilecek yılbaşını:S
o gitti ya yarı'm da gitti işte yazık ki...
ama söylemiştim depresyona girmicem diye, girmedim de...salak gibiyim ama iyiyim...
Bu şarkı da sevgilime gelsin...(en azından nakaratı)
http://fizy.com/#s/1lvibc

17 Aralık 2010 Cuma

Fırtınanın ardından...

Doğduğumdan beri bu şehirde yaşıyorum, çok yağmur gördüm, çok fırtına gördüm...ama dün geceki gibisini gerçekten görmedim...gökten tanımlanamayan birşey yağdı resmen anasını satıyım, hem de dikey değil yatay olarak...1 odayı tamamen, 1 odayı da kısmen su bastı...televizyon sesine tahammülü olmayan ben, gece 2'de neredeyse son ses televizyon izliyordum dışardan gelen gürültüleri, ve arka odanın esneyen camlarının sesini duymayayım diye...sonra da korkudan sızıp kalmışım...sabahsa günlük güneşlik, ama savaştan çıkmış hissi ve görüntüsü veren bir şehre uyandık şehircek...resmen fahişe gibi buranın havası...

Mahkemenin rehavetini attım üstümden.İçimdeki o tanımlayamadığım sıkıntı da geçti hatta...Sevdiceğim günde 2 kere arıyor ve onunla konuştuktan sonraki mutluluk hissiyatım beni gün ve gece boyunca idare ediyor, avutuyor. Ayın 30unda gelmeyin diyor ama onu dinlemeye niyetim yok...Yılbaşı öncesi onu görmem, azıcık da olsa özlem gidermem lazım ki bu da beni bir süre idare etsin..ta ki haftasonu izinleri başlayana kadar...Sevgilimin yokluğunda onu ne kadar çok sevdiğimi, onsuz herşeyin ne kadar anlamsız olduğunu anlıyorum...Kimseyle birşeyler paylaşmak gelmiyor içimden...hep yüzeysel muhabbetler içerisindeyiz...herkesin derdi başka, beklentisi başka...yapacak birşey yok..kimsenin benimle oturup sürekli sevgilimle ilgili özlemimi dile getirişimi, hayatımın o olmayınca ne kadar boş bir hale geldiğini anlatmamı dinlemesini ya da beni anlamasını bekleyemem... o yüzden ben de buraya yazıyorum, mail atıyorum ona... belki 2 hafta sonra okuma imkanı bulur diye..zaten sonra da mektuplar başlayacak...

Yeni yıl yaklaştıkça nedense yeni yıldan beklentilerim de artıyor...sanki Aralık ayı bitti mi Mayıs'a kadar olan zaman çabucak geçecekmiş gibi geliyor...1 Ocakta 14 senelik sigara içme maceramın sonuna gelmeyi umuyorum mesela. Uzun zamandır sırf korkumdan ihmal ettiğim dişçime gitmek istiyorum. Spora başlamak istiyorum yeniden. Mayıs'a kadar çok çalışmak istiyorum. Çalışırken zaman daha çabuk geçiyor çünkü.Sevgilim geldiği zaman da vaktimin tümünü onunla geçirmek istiyorum. Yeni yılda kendim için, ailem için, sevdiklerim için daha birçok dileğim var ama onları anlatmaya daha vakit var...

Sonuç olarak, sevgilimi seviyorum, onun da beni sevdiğini biliyorum, ben sağlıklıyım, ailem sağlıklı...fırtınalar da olmasa, kazasız belasız atlatsak şu kışı daha da memnun olucam...

İyi geceler:)

16 Aralık 2010 Perşembe

fırtına...

Yine geldi kara kış...fırtına, yağmur, çamur, soğuk...en kötüsü de fırtınanın evin içinde çınlayan, evi korku tüneline çeviren gürültüsü, uğultusu...sevgilim burada olsaydı belki sevebilirdim fırtınayı bile...aynı sayesinde kar'ı sevdiğim gibi...fırtınalı gecelerde boynuna sarılıp avunma ihtimalim olurdu, kollarında unuturdum korkumu belki de...evet çok korkuyorum fırtınadan, denize çok yakın bir evde oturduğumuz için bir sokak arkada yaprak kıpırdamıyorken en ufak bir rüzgarda bizim ev yerinden sallanıyor resmen...bu da benim için yatağımda yatamamak, sürekli camdan dışarıyı seyretmek ve uykusuz bir gece anlamına geliyor...sanırım bu gece de o gecelerden biri...evet şu anda içimde fırtına korkusu var ama 1 saat önce sevgilimle konuştuğum için de çok mutluyum bir yandan...onu çok özlüyorum ve önümüzdeki 151 gün hemencik bitsin diye her eksilen gün yatağıma girdiğimde "oh be 1 gün daha geçti" diye gülümsüyorum kendi kendime...canım benim...dün rüyamda gördüm onu, o da beni görmüş..kalp kalbe karşıymış negzel:)
sevgilimi beklemek dışında yaptığım bir şey yok şu günlerde...hatta yapmam gereken işleri, gitmem gereken doktorları da salakça bahanelerle erteliyorum...herşeyi yeni yıla bırakıyorum...yeni yıl güzel olacak evet..en çok da 17 mayıstan sonrası..bol bol hayallerim var ve umutluyum...
Allahım nolur fırtına bir an önce dursun, sevgilim beni hergün 2 kere arayabilmeye devam etsin, ve kışlar çabucak geçsin. Amin.
İyi akşamlar...

14 Aralık 2010 Salı

the end.

Anılar, düğünler, aileler, beklemeler, bekletmeler, hayaller, umutlar, öfkeler, içerlemeler, fotoğraflar, kıyafetler, tatiller, iyi günler, kötü günler, İstanbul, havaalanları, sitemler, istemler, telefonlar ve aklımda kalan ama içimde kalmayan tüm şeylerle birlikte bugün 5 saniye içinde boşandım. 5 yıl 4 aylık bir maceranın sonuna gelmiş olduk böylece. İyi niyetlerle, arkadaşça, küsmeden, kavga etmeden bitirmek de iyi birşeymiş...birbirimize hayatlarımızda iyi şanslar dileyip ikimiz için de en hayırlısı olmasını umarak ayrıldık...gerçekten de isterim ki seveceği, sevilebileceği kendisi gibi iyi kalpli bir insanla karşılaşsın ve çok geç olmadan da baba olsun, herşey gönlünce olsun...benim de yeniden döndüğüm tek soyadlı hayatım bana iyilikler ve huzur getirsin...evet gerçekten tek istediğim şey bu hayattan..kocaman bir huzur yumağının içinde, içim rahat olarak yaşamak...Son sözüm ikimizin de yolu açık olsun.

Bu arada kalan gün sayısı 153...
İyi geceler...

12 Aralık 2010 Pazar

özledim

Pazar, saat 5 buçuk...Biz bu saatlerde napardık? Akşam için plan yapıyor olurduk. 1 saat sonra da buluşurduk...Yoksun, buluşmuyoruz...İçim daralıyor...Senden başka kimseyi de görmek istemiyor canım. Yarım saat önce işim bitti, öğrencimin evimden gitmesi bile gözlerimi doldurdu...Dersten başka hiçbir amacım olmadığı için gitmesini bile istemedim. İşi olmasa uyuyana kadar ders yapabilirdim hatta o derece..
Hiçbir şeyin anlamı yok, herşey, herkes anlamını kaybetti...Gözyaşlarım hala bitmedi, çok sensizim...
Bugün sesini duydum, sanki aylardır duymuyormuşum gibi..Telefonu kapattım, yine gözlerim doldu...
Buraya yazacak kaydadeğer hiçbir şey yok hayatımda senin dışında...
Sanırım seni bir süre göremeyeceğim, sana bir süre ulaşamayacağım fikrine alışına kadar da böyle olacak yazacaklarım..Sonuçta içimde ne varsa onu yazıyorum, uydurmuyorum...
Özledim hem de çok...

5 ay 5 gün = 155

Ruh gibiyim. Elim ayağım tutmuyor, midemde geçmeyen bir sancı var. Yarım şişe gaviscon içtim nerdeyse bana mısın demedi. Sıkıntıdan olsa gerek. Sevgilim gitti. Dün benden gitmişti, bugün de ailesinden gitti. Şu anda yolda. Bir de üstüne üstlük kar kapattı yolları. Umarım yolda kalmaz 13-14 saatte. Onu en yakın 7 Ocakta görebilicem sanırım. Ona da razıyım. Yeter ki göreyim, göreyim ki dayanmak kolaylaşsın birazcık.
Kimseyi görmek istemiyorum. Kimseyle konuşamıyorum. Birisi onun adını bile ansa gözlerim doluyor. Biliyorum belki de salaklık yapıyorum, sonuçta 5 ay 5 gün dedik ya...Ama ne biliyim işte, günler hiç geçmeyecekmiş gibi geliyor. Teselli sözleri duymak da istemiyorum. Çünkü teselli verenlerin hiçbiri sevgilisini bu kadar süreliğine bir yere uğurlamadı. Benim ne hissettiğimi anlamalarını da beklemiyorum ama sağolsunlar yine de...
Çok yağmur var burada 2 gündür. Sanki hava bile onun gidişine ağlıyor, klasiktir böyle demek de olsun yine diyorum. Benim de içim ağlıyor, tutamıyorum kendimi, ağzımı açsam yaş akıyor gözümden, hatta açmama bile gerek yokmuş yazarken bile akabiliyormuş. Evde doya doya ağlayamadığım için çıktım bugün akşam 8e doğru evden. Sevgilim 9a doğru otobüse binecekti ve binmeden önce son kez konuşacaktık ve ben yine ağlayacaktım. O yüzden çıktım. Bindim arabaya, bu soğukta gidebileceğim en uzak yere kadar gittim sağdan sağdan, söylediğimiz şarkıları dinleye dinleye, ağlaya ağlaya. İçim boşaldı. Konuştuk, ağlama dedi sevgilim, gelicem dedi, yapma böyle dedi. Yapmam dedim ama olmadı, telefonu kapatıp ağlamaya devam ettim. 1 buçuk saat kadar sonra eve geldiğimde biraz sakinleşmiştim. Sevgilim de hava muhalefetinden dolayı otobüse binememişti henüz. Geldim, büyük bir hışımla gardırobu indirdim. Neden hıncımı hep gardıroptan alıyorum onu da anlamış değilim. Benin ağlama dolabım da orası olsa gerek. Sevgilim otobüse binmeden aradı son kez, ağlamadım bu defa. Vedalaştık. Sonra yine bir hışımla döktüğüm kıyafetleri toplayıp yerlerinde hiçbir değişiklik yapmadan dolaba tıkıştırdım. Gitmişti işte..şimdi ise benim içimden gelen tek şey, beni yoldan aramasını, varınca aramasını, orada olduğu sürece arayabildiğince aramasını beklemek. Başka da hiçbir heves yok içimde.
Neden mi bu kadar çok üzülüyorum? En yakın arkadaşlarım bile anlamıyor ya anlatayım o zaman...Sonuçta yakın arkadaşlarımın da bir özel hayatı var, belki net olarak bilemeyebilirler hislerimi, her saat beraber değiliz ya ne de olsa...Haziran ayının başından beri -ki o zaman bir ilişkimiz de yoktu- sevgilim beni hiç yalnız bırakmadı.Yani sadece fiziki olarak değil manevi olarak da yalnız bırakmadı. Kimseye anlatamadığım şeyleri ona anlattım, ondan hiçbir şey saklamadım, ailemi anlattım, kendimi anlattım, dertlerimi paylaştım, o da hep dinledi, omzunu gösterdi bana dayanmam için, ağlamam için, psikoloğum oldu, sırdaşım oldu, dostum oldu, herşeyim oldu, bana bahaneler sunmadı, benden kaçmadı. Sadece ağlamadık tabii, çok da eğlendik, çok da güldük, birbirimizle dalga geçtik, birbirimizle eğlendik, arkadaşlarımızla eğlendik, gezdik, tozduk, her gün yapacak yeni bir şey bulduk, sıkılmadık hiç...Ve şimdi ben derin bir çukura düştüm sanki o gidince. Onun gelip beni kurtarmasını bekleyeceğim şimdi sabırla. Günler çabuk geçsin, sevgilim sağsalim evine dönsün diye dua ederek. Evet kötü bir yere gitmedi neyse ki doğuştan şanslı bir insan olduğu için şükür ki..Ama 155 gün yok mu? Yok işte arkadaşım...
Belki abarttığımı düşünen olur, belki arabeskleştiğimi. Çok da umrumda değil. Benim kendimle ve onunla ne yaşadığımı yine ben bilirim. Benim için "içli" diyen de yine sevgilimdir...Ben onu özlerim çünkü o bunu hakediyor, aynı beklenmeyi de hakettiği gibi...
Onu çok seviyorum ve şimdiden çok özlüyorum...

http://www.youtube.com/watch?v=-uAm2VSyPvg

Allahım nolur sevgilim kar mağduru olmadan gideceği yere varsın, bir de 155 gün çabuk geçsin...

10 Aralık 2010 Cuma

gitti

Saat 17:40'tı. O gitti, bir yanım gitti, omuzlarım çöktü, boğazım düğümlendi...o gitti...5 ay 5 günmüş...ben onsuz  5 güne bile dayanamam ki...yazamıyorum, konuşamıyorum..bi uyusam, bi uyansam ve gelse....koca bir mevsim sonra değil de yarın gelse mesela...
Üzgünüm..hem de çok...

7 Aralık 2010 Salı

kusmuk.

Baştan söyliyim çok dağınık bi post olucak....

Öncelikle evet şüphe insanın içini kemirir, uyutmaz, nefes aldırmaz hatta bazen de...şüphenin ilacı da kanımca güvenmektir, inanmaktır çok da sorgulamadan..benden şüphe edilmesine sebep olacak birşey yaptığımı düşünmüyorum hayatım boyunca...ben kartlarım açık oynarım hep ki çoğunlukla başıma bu bela olur...sonuç olarak birşey varsa vardır yoksa da yoktur benim için...belirsizliklerden nefret ederim...birinden herhangi bir sebeple şüphe ediyorsam istemeden soğurum, çünkü demek ki o kişi bana güven telkin etmiyordur...güven vermeyen insan durumuna düşmemek için de hiç düşünmeden herşeyimi sererim sevdiklerimin önüne ki benim onların benden beklemeyeceği hareketleri yapmayacağımı anlasınlar, bilsinler diye...bilsinler ki utanıp kendileri de yapmasınlar..aslında biraz da danışıklı dövüş gibi...

Bunun dışında ben şimdiye kadar kimseyi askere göndermedim, zaten yakın ailemde 1 erkek var, o da henüz gitmedi, hiçbir erkek arkadaşımı da göndermedim..şimdi ise sevgilim askere gidiyor...sadece 4 günü kaldı...endişelerini, sıkıntılarını, içine attıklarını anlıyorum, gözlerinden okuyorum, söylemek isteyipte söyleyemediklerini, nereye gidicem, kaç ay gidicem sorularının içini nasıl da kemirdiğini biliyorum...empati yapabiliyorum sonuçta öküz değilim...herşeyi bırakıp 6 ay ya da (Allah korusun) 12 ay istemeden yeni bir ortama girecek olmak en çok da insanın psikolojisini yıkar diye düşünüyorum..sonuçta elin kolun bağlı, yapacak birşey yok, itiraz etme hakkın yok, beğenmeme lüksün yok, geride bıraktıklarını beraberinde götürme şansın yok, ayrıca döndüğünde olacak hiçbir şeyin garantisi yok...hiçbir şeyin garantisi olmasa da bilsin istiyorum ki onu bekleyecek bir sevgilisinin olma garantisi var...ben oyun oynadığımızı, birbirimizi avuttuğumuzu, öylesine vakit geçirip gönül eğlendirdiğimizi düşünmüyorum...ve bunların bilinciyle de aman sevgilim gitsin de ben de rahata kavuşayım, gezeyim tozayım diye düşünmüyorum...sonuçta beklemeyi bilen bi insanım ki bunu da 4 yıl boyunca evli olduğum adamın birgün yanıma taşınma ihtimaliyle avunup, beklememden anlayabiliyoruz...eğer sevgilimin de bu konuyla ilgili bir endişesi varsa olmasın istiyorum...en azından zaten şu anda aklını, ruhunu kurtlar kemiriyorken bir de beni dert etmesin, benden şüphe duymasın istiyorum...bana söylemiyor, belki bana kızıyor...söylemezse söylemesin, kızarsa da kızsın ama yeter ki bana güvensin...giderayak ondan başka birşey istemiyorum..haa kendi kendime gelin güvey oluyorsam onu da söylesin...sonuçta "aşkım seni çok seviyorum" dendiğinde "tamam aşkım" demek ekşide "seni seviyorum cümlesine verilecek en kötü cevaplar" entrylerine girecek niteliktedir diye düşünüyorum...

Ayrıca bir insan bir insanın hayatına sevgili olarak girdiyse artık ondan onula birlikte olduğu süre boyunca, onunla bir ilişki yaşamaya başlamadan önce ne yapıyorsa aynısını yapmaya devam etmesi beklenemez....birlikte oldukları süre boyunca da hatta ayrıldıktan sonra da kimse eski hayatına kaldığı yerden devam edemez...o zaman beraber olduğu kişiye ayıp etmiş, onu etkisiz eleman yerine koymuş olur diye düşünüyorum...sevgililer birbirlerinin hayatlarını bir şekilde etkiler, birbirlerine alışır, birbirlerine birşeyler katar ya da birbirlerinden birşeyler alır götürür...o alıp götürdükleri şeyler her nereye giderlerse onlarla birlikte gelir...bence işte bu yüzdendir ki her ilişki insanı biraz daha büyütür...ben sevgilime hayatımda sanki bir ekstraymış muamelesi yapamam...çünkü o benim hayatımın tam ortasına girer yerleşir....o yüzden de şimdi sevgilim gittiğinde sanki hayatıma hiç girmemiş gibi kaldığım yerden devam edemem...sevgilimin bana sorduğu ve o an boğazımda kelimelerin düğümlenmesi sebebiyle cevaplayamadığım soruyu da buradan cevaplamış olayım...sevgilimden önce napıyordum? bkz. gelmeyen, beni salak yerine koyan, masallarla avutan kocayı bekliyordum, evden çıkmıyordum, sürekli depresyona girip çıkıyordum onun yerine, ne yaptığını, hayattan ne beklediğini bilemez, yolunu kaybetmiş, tutunacak dal arayan bir insan olup çıkmıştım...şimdi yine öyle mi olayım yani? yani o gidince ben kaldığım yerden devam mı edeyim? etmiyorum arkadaşım! oturur sevgilimi bekler, arada arkadaşlarımla buluşur, bol kitap okur, bol puzzle yapar evde otururum ama yine de depresyona girmem, girmiycem! hatta bundan 7 gün sonra boşanıyor olsam da, kimse boşanmak için evlenmiyor olsa da ve ben yine de boşanıyor olsam da, boşandığım gün kendimle birlikte annemi de avutacak olsam da, hatta boşandığım gün yanımda başımı omzuna koyup ağlayacak birisi olmasa da, hatta madem bu kadar istiyorsun boşanmayı ne diye ağlıcan o zaman diye soran olsa da ve hatta ayrıyetten sürekli anlattığın bi sevgilin var zaten kınamalarına karşı benim de savunmam "ulan hangi kadın hangi kocasının 4-5 yıl boyunca, emekli olunca taşınırım yanına, varsın 25 yılımız ayrı geçsin cümlelerine gerizekalı gibi evet neden olmasın yeter ki eninde sonunda bir araya gelelim diye saf saf inanır ki" olsa da, duvarlardan kaldırılan resimler, gardıroptan çıkarılıp bavula yerleştirilen kıyafetler, paylaşılan ıvır zıvırlar, son karşılamalar, son uğurlamalar her ne kadar beni hüzünlendirecekse de, bir de onun üstüne gerizekalı insanlara gerizekalı rolü yapmak, çaktırmamak zorunda olduğum için sevgilim bilmemkaç aylığına burdan giderken ona sarılıp öpemeyeceksem de, ağlasam da soranlara "canım arkadaşım gitti vah tüh" diye ayak yapmak zorunda olacaksam da, ayrıca psikolojisi çok sağlam olan bir insan olmasam da yine de depresyona girmicem işte..burdan bana söz!

Ayrıca da ben bencil bir insan değilim..keşke olsaydım anasını satıyım..keşke kendimi düşünseydim sadece..
Ayrıca evet herkes yalnız, gerçekten yalnızız, beraberken bile yalnız herkes ne acı ki...
Ayrıca depresyona girmemeyi gerçekten canı gönülden istiyorum...Allah bana yardım etsin lütfen...insan hiç geçmeyecek sandığı ne acılar yaşıyor da hepsini atlatabiliyor burnu sürtüle sürtüle, canı yana yana...
Ayrıca artık insanların içinde sevgilime arkadaşım gibi davranmaktan sıkıldım...s.kerim ben böyle işi anasını satıyım...nereye kadar...seviyorum işte ulan! kime ne?...
Ayrıca yine söylüyorum 40 yaşına gelmiş ama kendini genç kız sanan evli barklı çorlu çocuklu salak kadınların triplerini sevmiyorum...
Ayrıca ben 40 yaşıma geldiğimde kedi köpek manyağı olmuş, birsürü sevgili eskitmiş, kendini işine adamış, yalnız kalmış, tekrar evlenmemiş ezik bir kadın olmak istemiyorum...aile her zaman iyidir...
Ayrıca kimin ne derdi varsa, öğrenmek istediği ne varsa sorsun, söylesin, ima etmesin daralıyorum...
Ayrıca içimde neden bi öfke var anlamaya çalışırken farkettim ki yaşamakta olduğum şeylere isyan halindeyim de ondan...
Ayrıca yine de şanslı bi insan olduğumu düşünüyorum...
Kusmuk gibi bi yazı oldu işte söylemiştim..oraya, buraya, herkese bulaştım...en çok da kendime...
Kusura bakmayın...
İyi geceler!

6 Aralık 2010 Pazartesi

bir damla gözyaşı...

Yine bi Teoman şarkısı takıldı kalbime, ruh halime en uygunundan...


tüm kaybolanlar 
kaybolmuşlara rastlarsa 
zamanın birinde
tek bir damla gözyaşım 
göle düşerse 
ellerimden kayıp gidince 
bir uyansam, uyansam, uyansam uykumdan 

bir damla gözyaşı 
bir damla var elimde 
bir damla gözyaşı 
bir damla ellerimde 

sonunda görürüz belki 
sen de ben de uçsuz bucaksızız 
bu yalnız şehirde 
yaşam sevincin duruyor mu hala içinde 
sustun konuşmadın sözcükler bitince 
bir uyansam, uyansam, uyansam uykumdan 

bir damla gözyaşı 
bir damla var elimde 
bir damla gözyaşı 
bir damla ellerimde

http://www.dailymotion.com/video/xfdxht_teoman-bir-damla-gozyayy_music

3 Aralık 2010 Cuma

arabesk-marabesk

Bugün sevdiceğimin doğum günü..gece 12den beri kutlamalar devam etmekte...onun nasıl da mutlu olduğunu gözlerindeki ışıltıdan anlamak güzel...insanların onu ne kadar çok sevdiğini görmek de güzel..ama kimse benden çok sevmesin...
Gitmesine tam 1 hafta kaldı..bunu düşünmekten başka hiçbir şeyle uğraşamıyorum...hatta bununla da bilinçli olarak uğraşmıyorum ama aklıma başka hiçbir şey girmiyor..odaklandım kaldım bu konuya...gece yatarken, sabah uyanınca, günün her saatinde, her anında aklımda sadece bu var...onunla 1 dakika bile daha fazla beraber olabilmek için dünyaları yakacak durumdayım...başka da birşey umrumda değil...
Sevdiceğim sınav için 2 günlüğüne gitmişti burdan...O 2 günde bile çok özledim onu...sonra onun stresten kaynaklanan geçmek bilmeyen baş ağrısı benim de canımı yaktı...akşam dışarı çıktık...ondan, benden,  kalbimizdeki böcüklerden, eskilerden konuştuk..arabesk ruh hallerine boğuldum....çıkamıyorum da...insanlara bas bas bağırmak istiyorum sevgilimi bana bırakın sadece diye, hatta önce "var ya bu şahsiyet benim sevgilim" demek istiyorum...bla bla bla..her istediğimiz olmuyor işte...bu kadar basit bişey bile boğazında yumru olup kalıveriyor bazen insanın...insan bazen içi içine sığmazken, mutluluktan, heyecandan bağırıp çağırmak isterken donuk donuk bakmak, zaten çoktandır bildiği hikayeleri dinlerken ilk defa duyuyormuş gibi yapmak zorunda kalıyor...
Kolay değil gerçekten..şimdi şimdi daha iyi anlıyorum...hislerini özgürce yaşayamamak, diline ayar çekmek, tüm hissettiklerinin içinde patlaması zor...ama keşke gitmese de bunlara da razı olsam...keşke gitmese...