17 Ağustos 2010 Salı

Yaşlanınca...


Bir insana acımak günahtır derler ya, yok bana işlemiyor bu.Ben dayanamıyorum zor durumda olan yaşlı bir insan görünce.Hatta insan olması şart değil, yaşlı bir mahlukat olması yeter benim üzülmem, içlenmem için.Ama neden?Nedenini bilmem, vardır muhakkak bilinç altımda bişeyler.Mesela yaşlı bi teyze var bizim iş yerinin orada.Ya ne zaman görsem onu ki haftada en az iki kez görürüm, yanına oturup ağlayasım geliyor.Teyzecik dilenci bir de.Haa dilencilere ailecek karşıyız o ayrı, sonuçta gençse eli ayağı tutuyorsa gitsin çalışsınlar diye düşünüyorum.Ama başka bişey var bu teyzede.İki yeri vardır onun, ikisinden birinde durur.Öyle saçma sapan dualar etmez dilenirken de hatta bazen hiç sesi de çıkmaz.Eli açık öylece oturur, sadece gözlerinin içine bakar insanın.İşte o göz göze geldiğimiz an içim cız eder.Yok mudur bu kadıncağızın çoluğu çocuğu kimi kimsesi?Varsa da nasıl vicdanlara sahiptirler ki zannetmiyorum vicdanlarının olduğunu o kadını o duruma nasıl düşürürler? Aklım almıyor yemin ederim.Hem bir insan nasıl bu kadar yalnız olabilir ki? Yüzünde bin bir çizgi var teyzenin.Kim bilir kimler için çizildi o çizgiler, kimler, neler bıraktı o izleri, o kederleri?Neler çekti, nasıldı, nasıl oldu kim bilir?Sormam, soramam da zaten.Ama eline üç beş kuruş bırakmazsam işlerim yolunda gitmeyecek, kötü bişey olacakmış gibi hisseder asla boş geçmem teyzeyi, yazık ona, belli ki çok yalnız, çok çaresiz...Bir tek o teyze değil, herhangi bir teyze ya da amca ama zor durumda olmak kaydıyla acıtır içimi.Öyle bi içim gider, elini tutup yardım edilecek bişey varsa yardım edesim gelir.Mesela otobüste falan bu teyzelere amcalar yer vermeyenlerin ağzını burnunu kırasım gelir.Yaşlıdır, turp gibi olur, o zaman ben de popomu bile kaldırmam ama iki büklüm, ayakta duramayacak kadar güçsüzse akan sular durur.Bir de sokaktaki hayvanlara ama en çok da yaşlı olanlara acırım.Mesela şu an çok büyük bi pişmanlık içindeyim.Bugün arabayla eve gelirken kırmızı ışıkta durdum.Önümden kocaman yaşlı mı yaşlı, sıcaktan dili bir karış dışarı çıkmış bi köpecik salına salına geçti.Ama hayvanın takati yok belli, bitmiş okey dönüyo modunda.Leyn niye inip ordan bi marketten bi şişe su alıp vermedin ki hayvana diye hayıflanıyorum şimdi. Bi de biz Firdesle işe yürüyerek gidip gelirdik komşuyken. O zamanlar yürüdüğümüz yolda hep bi köpek olurdu güneş manyağı. Allahım kocaman ama top patlasa dönüp bakmaz o kadar halsiz yani.Sonra biz bıraktık yürümeyi ama o yatmayı bırakmadı. Daha geçen seneye kadar aynı yerde aynı pozisyonda yatıyordu. Bigün bi baktım yok, ikinci gün yok, üçüncü gün yok...Yazık orada öylece öldü gitti herhalde..Allah rahmet eylesin.Normalde de korkarım ben öyle koca ve küpesiz köpeklerden ama sokakta ve yaşlı olunca kaçıyo korkum da.Çünkü yaşlanınca çaresizleşiyor canlılar, muhtaç olmaya başlıyor birilerine, bir yalnızlık işliyor sanırım bünyeye.İyiyim deseler de iyi görünseler de o gözleri var ya herşeyi anlatıyor işte.Kolay mı ya yılları hürce, kimseye muhtaç olmadan, enerjiyle, heyecanla yaşa, sonra ellerine bakıyorsun buruşmuş, ayaklarında ağrılar, gözlerinde gizlemeye çalıştığın yaşlar ve eskimiş bir bünye.Gönül neler istiyor onlar bilir tabii ama vücut izin vermiyor ki...Yıllar içindeki çocuğu öldürmüş çoktan, bir bakmışsın huzurlu bir son bekleyen yaşlı bir çocuk olup çıkıvermişsin.Ne yazık, ne acı....O yüzden kimse demesin bana ona acıma buna acıma diye.Acırım kardeşim.Etrafımda, evimde bir sürü yaşlı varlık var, kaybettiğim şimdi yanımda olamayan ama keşke bugünleri de görselerdi dediğim bir sürü yaşlı var, yaşlanmasını göremediğim bir sürü gençler, orta yaşlılar var. Velhasıl yalnız bırakmayalım onları.Biz de yaşlanıcaz birgün, biz de yalnız kalmayalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder